24 Ocak 2008 Perşembe

TEVBE VE İSTİĞFAR

Günahın tanımı ve çeşitleri:
Günah, “Allah’ın emirlerine aykırı olarak görülen iş, dinde suç kabul edilen davranış” demektir. “Kebâir” olarak isimlendirilen büyük günahlar; “bozgunculuğa sebep olan, hakkında tehdit edici bir nas (ayet veya hadis) bulunan, işleyenin dünyada veya ahirette cezalandırılmasına sebep olan büyük suçlar ve davranışlardır.” Büyük günahların en büyüğü Allah’a şirk koşmak ve O’nu inkar etmektir (küfür). İbn Ömer (r.a)dan büyük günahların dokuz tane olduğu rivayet olunmuştur; Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik, yalancı şahitlik , haksız yere adam öldürmek, yetim malı yemek, faiz, zina iftirasında bulunmak, savaştan kaçmak, sihir yapmak, Mescid-i Haram’da yapılması yasak bir fiili işlemek. Ebu Hureyre (r.a) buna faiz yemeyi, Hz. Ali (r.a) ise hırsızlığı ve şarap içmeyi eklemişlerdir.
Küçük günahlar da bunların dışında kalan, ama Allah’ın hoş karşılamadığı, yapılmasını yasakladığı davranışlardır. Küçük günahlarda ısrar, onların büyük günah haline çevrilmesine sebep olacaktır.
Günahlar, ruh dünyamızı kirleten davranışlardır. Hz. Peygamber (s.a.v) “Kul, bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir leke çizilir. Günahı bırakıp tevbe ederse kalbi temizlenir
[1]” buyurmuştur. Yine İslam alim ve mütefekkirlerinden İmam Gazali: “Cilalı aynanın karşısında duran insanın aynaya yansıyan nefesinin aynayı karartması gibi, kişinin uyduğu şehvet ve işlediği günahlardan oluşan karanlıklar da kalp üzerine birikerek onu karatır, paslandırır. Aynanın yüzünde biriken pas zamanla madenin içine işleyip maddesini bozduğu gibi, kalbin üzerinde biriken pas da tabiat olur, kalbin üzerini karartır[2]” demiştir.
Yine Hz. Peygamber (s.a.v) bir başka hadis-i şerifte: “Kalpler de bakır gibi paslanır, onların cilası istiğfardır
[3]" buyurmuştur.

Tevbenin Tanımı;
“Tevbe”, yaptığı kötülüğe pişman olmak, işlenmiş olan bir günah veya suçun bir daha işlenmeyeceğine dair Allah’a kesin söz vermek demektir. Günahlarla kirlenen, kararan gönül dünyamız tevbe ile arınır ve gerçek hüviyetine kavuşur.
Her insan niceliği ve niteliği değişse de günah işler, hata eder. Erdem ve gerçek iman sahibi mümin, işlediği günah ve yaptığı hatadan pişmanlık duyarak Rabbine sığınır, O’ndan af dileyerek tevbe eder. Günah veya hatasında bile bile ısrar etmez. Tevbeleri kabul merciinin sadece Allah olduğunu bilir ve O’na yönelir. “Tevvâb” Allah’ın güzel isimlerinden bir tanesidir ki Allah’ın yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati affedip, bağışlamasını ifade eder. Âraf Suresi’nin 153. ayet-i kerimesinde Allah Teala şöyle buyurmaktadır; “Ve o kimseler ki kötülükleri işlemişler sonra arkasından tevbekâr olmuş ve iman etmişlerdir. Şüphe yok ki Rabbin elbette onları bağışlayıcıdır, hakkıyla esirgeyendir.”
Günahları sebebiyle umutsuzluğa kapılmış, hayata küsmüş insanları, tevbe yeniden hayata bağlar. Yaptığı hatanın affedileceği umudunu taşıyan insan, topluma yeni bir güç olarak döner.

Tevbenin Şartları:
Tevbenin sağlıklı olabilmesi, kabulüne zemin hazırlanması için üç şart vardır;
1. Yapılan günahlara pişmanlık
2. Günahlardan sıyrılmak (Günahı işlemeyi bırakmak).
3. Bir daha günaha dönmemeye azmetmek.
[4]
Günah işleyen kişi, yaptığının kabahat ve günah olduğunu bilip öncelikle yaptığı hatadan dolayı kalben pişman olmalı ve Allah’tan af dilemelidir. İşlediği günahı terk etmeli ve tekrar işlememeye gayret etmelidir. Örneğin, bir kimsenin sağlığına zarar verdiği için veya malına, şerefine zararı dokunduğu için içki içmeyi bırakması, onun tevbe ettiği anlamına gelmez. Çünkü tevbe, yaptığı işin günah olduğunu, öncelikle Allah’ın emirlerine karşı bir kusur ve kabahat olduğunu bilmekle başlar.
İmam Gazalî de tevbeyi şöyle açıklar; “Tevbe; ilim, hâl ve fiil gibi sırasıyla birbirini gerektiren üç şeyin birleşmesinden meydana gelen değişmez ilahi bir sünnettir. İlimden maksat, günahların ve büyük zararların kul ile Allah arasında büyük bir perde oluşturduğunu bilerek, bu perde sebebiyle sevgili Mevlâsını kaybettiği için elem ve acı duyar. Hele kusur ve kabahat kendi tarafında ise, bu üzüntüsü elem ve ızdırabı daha da arttıracaktır. Bu acı ve ızdıraba pişmanlık denir. Acı ve elem kalbini ve gönlünü kapladığı zaman yeni bir hal, bir durum ortaya çıkar ki bu da şimdiki, geçmiş ve gelecek zamanla alakalı olan bir işi, bir fiili tasarlayıp kasıt ve niyet etmektir. Şimdiki zamanlar alakası, yapmış olduğu kabahati hemen terk edip bırakmaktır. Gelecek zamanla alakası, kendisini Rabbinden ayıran bu günahı ömrünün sonuna kadar asla yapmamaya azimli ve kararlı olmaktır. Geçmiş zamanla alakası ise, kaybettiğini, zararlarını iyilik etmekle veya kazâ etmekle telafi etmeye çalışmaktır.”
Şu halde tevbe, ilim (hatasını bilmek), pişmanlık ile şimdiki ve gelecek zamanda bu işi yapmamaya azimli olmak ve geçmişteki zararları da telafiye çalışmak gibi birbirini takip eden üç unsurdan oluşur.
Müminlerin tevbesinin nasıl olması gerektiği ile ilgili Tevbe suresinin 8. ayet-i kerimesinde Allah Teala şöyle buyuruyor; “Ey inananlar! Yürekten tevbe ederek (nasuh tevbe) Allah’a dönün ki Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün ve sizi içlerinden ırmaklar akan Cennetine koysun.” Zemahşerî bu konuda; “Sağılmış sütün hayvanın memesine dönmesi nasıl mümkün değilse; günahlara dönmeyi de bu şekilde görmek nasuh tevbesidir”der.
Hz. Ali (r.a) ;”Tevbe altı şeyle olur” demiştir.
1. Geçmişte işlenmiş olan günahlardan pişman olmak ve farzları kaza etmek ,
2. Başkalarına haksızlık ve eziyet etmeyi bırakmak, helallik dilemek,
3. Düşmanlığı ve husumeti kaldırmak,
4. Günahlarla büyüyen nefsi, taatlerle küçülterek hiçliğini kabullendirmek,
5. Günah işlemenin sözde tadını çıkaran nefse, itaat edip günahlardan uzak durmanın acısını tattırmak,
6. Gülüşlerin her birine bedel olarak ağlamak.

Ne zaman tevbe edilmelidir?
Yüce Rabbimiz müminin ne zaman tevbe etmesi gerektiğini Nisa sûresinin 17. ve 18. ayetlerinde bize açıkça bildirmiştir:
“Allah indinde makbul olan tevbe ancak cahillik sebebiyle yapan sonra da çarçabuk (vazgeçip) tevbe edeceklerin tevbesidir. İşte Allah’ın tevbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır. Allah (herkesin içini-dışını) hakkıyla bilendir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.”
“Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihayet ölüm kendilerine gelip çatınca “şimdi tevbe ettim” diyenler ile kafirler olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azap hazırlamışızdır.”
Aslolan hatayı yapar yapmaz, bunun farkına varıp, hemen pişman olmak ve hatadan hemen dönmektir. Zaten yapacak başka bir şey kalmadığı zaman, ölüm anında pişman olduğumuzu söylemek, Yüce Yaratıcı katında hoş ve makbul bir davranış değildir. Ama elbetteki Allah Rahman’dır, Rahim’dir, kalplerde gizli olan her şeyi bilendir. Son nefesimizde de olsa, günahlarımız için mağfiret isteyeceğimiz, sonsuz rahmetine sığınacağımız yalnızca O vardır.
Ebu Said el-Hudrî (r.a) rivayet ettiği bir hadiste şöyle bir hikaye nakletti;
“Geçmiş ümmetlerden bir adam vardı. 99 kişiyi öldürmüştü. Bütün günahlarından pişman oldu, tevbe etmek istedi. Bir keşiş bulup ona durumu anlattı. Keşiş ona :”Oo! Mümkün değil, senin tevben kabul olmaz” dedi. Adam onu da öldürdü ve döndü. Hâlâ pişmanlık duyuyordu. Ona başka bir rahip tavsiye ettiler. Ona giderken yolda eceli geldi ve öldü. Rahmet melekleri ve azap melekleri başına geldiler. Rahmet melekleri; “Adam tevbe etmek niyetiyle yola çıkmıştı. Onu biz götüreceğiz” dediler. Azap melekleri ise; “Henüz tevbe etmemişti. Onu biz götüreceğiz” dediler. Sonunda mesafeyi ölçmeye karar verdiler. Tevbe edeceği yere yakınsa rahmet melekleri, yoksa azap melekleri götürecekti. Neticede gitmek istediği yer yakın geldi ve adamı rahmet melekleri götürdü.
[5]
Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez. “Tevbe niyeti” bile bu adamı kurtarmışken, inşallah tevbelerimiz de bizi kurtarır. Yeter ki pişman olalım ve bir daha işlediğimiz günaha geri dönmeyelim.
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in amcası Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi Mekke-i Mükerreme’ye döndüğünde arkadaşlarıyla birlikte pişman oldular ve Peygamber Efendimize (s.a.v) şöyle bir mektup yolladılar; “Biz yaptığımıza pişman olduk. İslam’a girmek istiyoruz. Fakat Mekke’de iken okuduğumuz Furkan suresinin 68-69. ayetleri
[6] bizim Müslüman olmamızı engelliyor. Çünkü biz Allah’ın haram kıldığı cana kıydık, zina ettik. Bu ayetler olmasaydı, elbette sana uyardık.” dediler. Bunun üzerine şu ayet-i kerime indi; “Ancak tevbe ve iman edip iyi amel işleyenler müstesna. İşte Allah bunların kötülüklerini çevirir. Allah çok bağışlayıcı ve ziyade acıyıcıdır. Kim tevbe edip, salih amel işlerse şüphesiz o, tevbesi kabul olarak Allah’a döner.” Furkan sûresinin 70-71. ayetleri olan bu ayet-i kerimeleri Resulallah (s.a.v) onlara yolladı. Onlar bu iki ayet-i celileyi okuyunca Peygamberimize; “Salih amel çok zor bir iştir. Biz iman etsek de, salih amel işleyemeyeceğimizden korkarız” diye cevap gönderdiler.
Bunun üzerine;”Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındakilerden dilediği kimseyi bağışlar.” mealindeki ayet indi ve Peygamberimiz (s.a.v) bu ayeti de onlara gönderdi. Onlar da; “Bu ayette mağfiret Allah’ın dilediklerine vaad edilmiştir. Biz Allah’ın dilediklerinden olmayacağımızdan korkarız” diye mektup yolladılar. İşte o zaman Zümer Sûresi 53. ayeti indi; “Ey bütün kötülükleri yaparak kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayan, ziyade esirgeyendir.” Böylelikle Vahşi ve arkadaşları Peygamber Efendimize (s.a.v) müracaat ederek, Müslüman oldular.
Tevbenin kabulünün iki şartı vardır; Pişman olmak ve işlenen günaha geri dönmemektir. Rabbimiz bizi tevbesi kabul olunan kullarından eylesin inşallah.

“Ey günahlıların sığınağı, sana sığınmaya geldim
Çok kabahatler işledim, sana yalvarmaya geldim.
Karanlık yerlere saptım, bataklıklara saplandım.
Doğru yolu aydınlatan ışık kaynağına geldim.
Çıkacak bir canım kaldı, ey bütün canların cânı
Uygun olur mu söylemek, canımı fedaya geldim.”

IV) Konu İle İlgili Bazı Ayet ve Hadisler
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحاً عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ …
“Ey iman edenler!Allah’a yürekten (nasûh tevbesiyle) tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Allah’ın, peygamberi ve onunla beraber olanları utandırmayacağı günde, sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokar...”
[7]
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

“De ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
[8]
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْماً عَظِيماً
“Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bundan başkasını dilediğine bağışlar.”
[9]
وَأَنِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ …ِ
“Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin…”
[10]

(والله إني لأستغفر الله وأتوب إليه في اليوم أكثر من سبعين مرة).
“Vallahi ben, günde yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını dilerim, tövbe ederim.”
[11]
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (الله أفرح بتوبة عبده من أحدكم، سقط على بعيره، وقد أضله في أرض فلاة
“Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâla’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zaman ki sevincinden çok daha fazladır.”
[12]
عن النبي صلى الله عليه وسلم قال "إن الله عز وجل يبسط يده بالليل، ليتوب مسيء النهارويبسط يده بالنهار، ليتوب مسيء الليل. حتى تطلع الشمس من مغربها".
“Allah Teâla gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar böyle devam edip gider.”
[13]
إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ لَيَقَبْلُ تَوْبَةَ الْعَبْدِ مَالَمْ يُغَرْغِر
“Bir kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah Teâla onun tövbesini kabul eder.”
[14]


VI) Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
Nevevî, Riyazü’s-Salihin, Ter. Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvamuddin Burslan, DİB yayınları, Ankara 1972.
Türkçe Tercüme ve Şerhi: Riyazü’s-Salihîn Peygamber Efendimizden Hayat Ölçüleri, Hazırlayanlar. Prof.Dr. M.Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Doç Dr. Raşit Küçük, Erkam Yayınları, İstanbul 1997.
Dr. Yaşar YİĞİT, “ Bireysel ve Toplumsal Kazanımlar Açısından Tevbenin Değerlendirilmesi” , Diyanet Aylık Dergi, sy.143, Mart 2003.
Sadık Kılıç, Kur’an’da Günah Kavramı
Lütfi Şentürk, İslam Dininde Haramlar ve Büyük Günahlar, DİB yayınları Ankara 1998.
Hamid b. Muhammed b. Hamid Muslih (terc. İsmail Kaya), Günahların Fert ve Toplumlara Zararları
İsmail Karaçam, İslam’da Tövbe, Nedve Yay., İstanbul 1982.
“İslamî Kimliğin Kazanılmasında Tövbenin Rolü ve Önemi” Diyanet Aylık Dergi, sy. 131.


[1] Müslim, iman,231
[2] Gazali, ihya IV, 10
[3] Buhari, daavât, 9
[4] Hasan Kamil Yılmaz, Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s.169
[5] Buhari, Enbiya,54; Müslim, tevbe,46
[6] Furkan suresi 68-69: “Onlar ki Allah ile beraber başka ilahlara tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı öldürmezler ve zina etmezler. Bunları yapan günahının cezasına kavuşur. Kıyamet günü de azabı kat kattır. Ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.”
[7]Tahrîm, 66/8.
[8]Zümer, 39/53.
[9]Nisa, 4/48.
[10] Hûd, 11/3.
[11] Buharî, Daavat, 80/3(VII, 145).
[12] Buhâri, Daavât, 80/4 (VII, 146).
[13] Müslim, Tevbe, 5/31(III, 2113).
[14] İbn Mace, Tevbe, 30.

Resmi Büyütmek İçin Tıklayınız