15 Nisan 2008 Salı

FATİHA SURESİ

Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim

1.Fatiha Suresi iki bölümdür. Birinci bölüm Allah’a tazim ve safımızı ifade eder.

a) Rahman ve Rahim olan Alllah’ın adıyla.
b) Hamd , âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
c) O , rahmandır ve rahimdir.
d) Ceza gününün malikidir.
e) (Rabbimiz) , Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
f) Bize doğru yolu göster
g) Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.

GİRİŞ
Fatiha bir konuyu, bir kitabı ve ya bir şeyi “açan şey” demektir. Kur’an’ın ilk sûresi olduğu için açış yapan, açan manasında bu sûreye Fatiha denilmiştir. Diğer adları , ana kitap manasına “Ümmü’l – Kitap”, dinin asıllarını ihtiva eden manasına “El- Esas”, ilk defa inen yedi ayet manasına “Es-seb’ul mesani” vs. dir.
Fatiha Peygamber Efendimize tam olarak inen ilk sûredir. Bu sûre Allah’ın kendi kitabını okumak isteyenlere öğrettiği bir duadır. Okuyucuya şu dersi vermek için kitabın en başına yerleştirilmiştir. Eğer samimi olarak Kur’an’dan yararlanmak istiyorsan, Alemlerin Rabbine şu şekilde dua etmelisin. Fatiha kulun duası, kur’an ise mabudun kuluna verdiği cevaptır. Kul kendisine doğru yolu göstermesi için Allah’a yalvarır; Allah da duaya cevap olarak, tüm Kur’an’ı onu önüne koyar ve sanki şöyle der ; “ İşte benden dilediğin hidayet!”
Her işimize başlarken olduğu gibi,Furkan okumaya başlarken euzü- besmele çekeriz.
Euzü billahimineşşeyitariracim
Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.
2. Allah Nahl (16/98)sûresinde “ Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” buyurmaktadır.
Şeytan Allah’ın “Adem’e secde et” emrine uymadığı için kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı geldiği için meleklerin vatanından kovulup sürgün edilmiş , o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını O’nun yolundan ve rızasından ayırmak için uğraşmayı kendine vazife edinmiştir. Şeytan kendisine uyan diğer cinleri ve insanları da kullanarak vazifesini yapmaya çalışmaktadır. Şeytana uyan insanlar kulluk vazifelerini hakkıyla yerine getiremeyip hatta nihayetinde inkara kadar sürüklenirler. Bu insanlar diğer insanlara zulüm, işkence, haksızlık vs yaparak şeytanın kulu kölesi olurlar.Ancak Allah’ a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytan zarar vermez.
Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla (başlarım) demektir.
Peygamber efendimizin “ besmele ile başlamayan her iş eksiktir ” hadisine bianen müslümanlar bütün işlerine “ besmele” ile başlarlar. İşlere Allah’ın adıyla başlamak ne kadar güzel bir davranıştır.
Besmele dilimize genellikle ‘Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla “ şeklinde çevrilmektedir. Bu cümlede zikredilmeyen her besmele çekenin başlayacağı işe göre niyetinde bulunan “ örneğin Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla yemeğe başlarım. Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla kitap okumaya başlarım.” Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla yolculuğa başlarım “gibi bir yüklem vardır.
Kul besmele çekerek kendinin tek başına yeterli olmadığını, başarı ve gücün ancak Allah’tan gelebileceğini, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı bir varlık olarak onun mülkünde, onun adına tasarrufta bulunduğunu, peşinen kabul etmekte ve bundan güç almaktadır.
Surenin Anlamı
Elhamdülillahi Rabbil Alemin
Hamd alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur. Demektir.
İstek ve arzumuzu birdenbire hiçbir giriş yapmadan ortaya koyamayacağımız için duaya başlamadan önce Yüce Allah’ın zatının yüceliğini, nimetlerini ve üstünlüklerini sergilememiz gerekir. Bu nedenle duamıza hamd ederek başlıyoruz. Çünkü o bizim koruyucumuz, ve bize bütün nimetlerini bahşedendir. Onun yüceliğini kabul ettiğimizi, onun bize verdiği sayısız nimetlere karşı şükrettiğimiz göstermek için Allah’ı tazim ediyoruz.
Şu noktaya dikkat etmeliyiz. hamd Allah’a dır ve hamd yalnızca Allah içindir. Bu ayırım çok önemlidir. Yarattıklarından hiç biri hamde layık olmadığı için hiçbiri ibadete de layık değildir. Hiçbir insan, hiçbir melek, hiçbir peygamber, hiçbir ilah , hiçbir yıldız , hiçbir put , kısacası onun yarattıklarından hiçbiri bizzat kendi başlarına taşıdıkları niteliklere sahip değildir. Eğer yarattıklarından biri iyi bir niteliğe sahipse, bu Allah tarafından verilmiştir. O halde bağlılık , ibadet ve şükür onun yarattıklarına değil bu nimetleri Yaratana layıktır.
Abdullah bin Ömer (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (sav) : Allah’ın kullarından biri “ Ya Rabbi sana zatının ululuğuna, saltanatının yüceliğine yaraşır biçimde hamd ederim (elhamdülillah) dedi.
Bu sözün değerini ölçemeyen kulun amellerini yazmakla görevli melekler ne yazacaklarını bilemediler. Bunun üzerine Allah’ ın huzuruna çıkarak : “Ya Rabbi! Senin kullarından biri öyle bir söz söyledi ki, onu nasıl değerlendirip yazacağımızı bilemiyoruz” dediler. Yüce Allah, kulunun ne dediğini daha iyi bildiği halde meleklere: Kulum ne dedi?” diye sordu. Melekler “ Ya Rabbi ! O , ey Rabbim! Sana zatının ululuğuna ve saltanatının yüceliğine yaraşır biçimde hamd ederim” dedi diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah o meleklere : Kulumun o sözünü ağzından çıktığı gibi yazın. O sözün karşılığını, kulum kıyamet günü huzuruma geldiğinde bizzat ben veririm buyurdu . (Sünen- i ibn Mace)
Ayetin öbür yarısını oluşturan Rabbi alemin tamlamasına gelince, bu ifade İslâm düşünce sisteminin temel dayanağını temsil eder. Alem, maddi ve manevi görünen, görünmeyen dünyada ve ahirette Allah-ü Teala ‘nın yarattığı her şeydir.
Alemin kelimesinden kasıt, görünen ve görünmeyen bütünlerdir. Rab kelimesi ise; Kefil olan, rızık veren, ihtiyaçları Melik, malik, Hükümran, kanun koyan, yöneten ve düzenleyen karşılayan anlamlarına gelir.
Allah tüm bu anlamlarıyla Alemlerin Rabbidir. İnsanlar çoğu kere hem evreni tek başına yaratan Allah’ın varlığına, hem de sosyal hayata egemen olan birden çok ilahın varlığına inanır. Müşriklerden bir grubun, taptıkları değişik ilahlarla ilgili olara: “Biz onlara sırf bizleri Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” (Zümer 3) dediklerini Kuranı Kerim bize haber vermektedir.
Ehl-i Kitaptan bir gurup hakkında da “Hahamlarını ve Rahiplerini Allah’tan ayrı Rabler edindiler. (Tevbe 31) şeklinde bahsedilmektedir.
Evet Allah’a ait Rabb’lık başkalarına verilirse bu Allah’ın hakkına tecavüzdür. Onun Rabliği bütün alemde kendini duyurmaktadır. Evreni en güzel şekilde terbiye edip ( düzenleyip) ona tasarrufta bulunmaya (yönetmeye) devam eden Allah (cc) ait hayatın ve kulluğun kurallarını koymuştur. Yani şekil verip yaşamasını sağlayan Allah, Rab olarak da sahibi ve malikidir. Bunu anlayacak kabiliyette yaratılan tek varlık insandır.
Öyleyse insana düşen kendisinin sahibi ve maliki olan Allah’a Rab olarak teslim olmak ve yalnızca ona kulluk yapmaktır. Nas suresinde; “Deki , insanların Rabbine sığınırım. İnsanların malikine, insanların ilahına da…” (Nas 1 -4)
O Rahman ve Rahimdir
Kur’an dilinde “Rahman” sıfatı Allah’a mahsustur. Başka hiçbir varlık için kullanılmamıştır. Rahman bütün yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden demektir. Rahman, rahmetiyle muamele ederken buna mahzar olan varlığın hak etmesine, layık olmasına bakmaz. Allah inanan, inanmayan herkesi dünyada nimetlendirir. Yağmurdan, güneşten bütün dünyalıklardan faydalanmasını sağlar.
“Rahim” çok merhametli, rahmeti bol demek olup, bu sıfatla kullar da nitelenebilir. Allah’ın Rahim sıfatı kullarının gelecekte, ahirette hak ettikleri sınırsız rahmetini merhametini ifade etmektedir. Sadece müminleri saran bir merhamet. Allah Kur’anda;
“Güzel davrananlara daha güzel bir karşılık ve fazlası var. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de horluk. İşte onlar cennet halkıdır, orada ebedi kalacakladır.” (Yunus 10/26)
Maliki yev middin ;
(Din günü) Ceza gününün malikidir (sahibidir). Allah Malikdir. Yani O hem alemlerin sahibidir. Ham de herkese ve her şeye hükmü geçer. (Burada din günü ahiret günüdür)
Ancak Allahu Teala dünya hayatında imtihan için kullarına da sahiplik ve iktidar vermiş; imanı olduğu halde gaflet içinde bulunan kimseler zaman zaman da olsa Allah’ın sahipliğini unutmuşlardır. İmanı olmayanlar ise bunun şuurundan tamamen yoksun kalıp inkar etmişlerdir. Ahirette kulun bu geçici iktidarı ortadan kalkacak Allah’ın hükmü gerçekleşecektir. Gerçek iktidar sahibi Malik’liğini ortaya koyacaktır.
Buraya kadar alemlerin Rabbi, sonsuz merhamet sahibi, esirgeyici ve bağışlayıcı, ama aynı zamanda ceza günü adaletli bir malik (hükümran) olan Allah’ı hamd ile tazim edip, şükrettik. Adının yüceliğini ifade ettik. Burada kendi kulluğumuzu ifade edeceğiz.
“İyya kenağbudü ve iyyake nestein”
Yalnız sana ibadet ederiz, yalnız senden medet umarız.
Nabudü kelimesi “kulluk ve tapınma” olarak anlaşılmıştır. Bu kavram içinde “sevgi, korku ve boyun eğme” vardır. İnsanoğlu sevdiği için ve boyun eğdiği için kulluk eder.
İnsanların yaradılış gayesi ibadettir. Yaratılmışlar içinde yalnız, İnsanoğlu kendi iradesi ile ilahi emirleri yerine getirmektedir. Ya da ihmal etmektedir. Dünyanın bütün nimetleri ve imkanları insanın insanca, yalnız Allah’a kulluk ederek yaşaması için verilmiş araçlardır.
“İyyakena’budü” Ey Rabbimiz! Biz başkasına değil yalnız senin Rab’liğini kabul ederek, ancak sana boyun eğeriz.ve yalnız sana acizliğimizi arz ederiz. Ancak sana itaat ederiz. Bütün korku ve ümidimizin ilk ve son dönülecek yeri yalnız sensin.” Demektir.
Allah Yasin suresi 60. ayetinde “Ey Ademoğulları! Siz şeytana tapmayın (ibadet etmeyin) çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Demedim mi?” buyurmaktadır.
İnsanoğlu şeytana ilah diye tapmaz. Ama onun sözünü dinleyek Allah’a değil, şeytana itaat eder.
Ve yine insanlar, bazı topluluklar kendilerini Yaratıcı’ya muhtaç görmezler. İnsanlar üzerinde tıpkı firavun gibi Rabb’lik iddia ederler. Onları yönlendirirler, onların hayatlarını düzenlemek için Allah’ın emirleri dışında emirler koyarlar. İnsanlar da isteyerek veya zorla bu hükümleri kabul ederler, Allah’tan başka bir güç, Allah’tan başka bir otorite Allah’tan başka bir idareci kabul ederler. Böylece insanlar bu tağutları ilah edinip onlara karşı bir çeşit ibadet içine girerler.
b) DUA: İhdirassıradel Müstakim
Bize doğru yolu göster.
Buraya kadar Allah’ı tazim edip ona kulluk için and içtikten sonra duaya başlıyoruz. Senin yardımını diliyoruz, çünkü senin alemlerin Rabbi olduğunu ve her şey üzerinde hükümran olduğunu biliyoruz. Bu nedenle istek ve ihtiyaçlarımızın karşılanması için yardımını isteyerek sana yöneliyoruz.
Yani hayatın her safhasında bizi doğruluğa iletecek yolu bize göster, bizi hatalardan kötü akıbetlerden koru ve bizi başarıya ulaştır.
Bu kulun Kur’an okumaya başlamadan önce Allah’tan istediği şeydir. Kul Allah’a kendisini hayatın her döneminde doğru yola iletmesi için dua eder.
Peygamber Efendimiz Veda hutbesinde şöyle buyurmuştur.
“ Size öyle iki şey bıraktım ki, onlara tutunursanız sapmazsınız; Allah’ın kitabı ve Resulün sünneti”
Doğru yol İslamdır. Doğru yol Kur’an ve Sünnettir.
Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna gazaba uğramışların ve sapmışların değil
Bizim istediğimiz ise sırat-ı müstakimdir.. Bu da senin nimet verdiğin desteklediğin kimselerin takip ettikleri yoldur.
Bu kimseler, gerçek müminlerdir. Nimete erdirdiklerinin yoluna müminlerin, Müslümanların yoluna demektir. Allah ayetinde bu kimseleri şöyle ifadelendirmektedir.
“İşte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salihlerle beraberdir.Onlar ne güzel arkadaştır.( En Nisa 4/69)
Kendilerine nimet verilenler Allah’ın gazabından ve delalete düşmekten kurtulanlardır.İmam Ahmed b. Hanbel’in Adiy Bin Hatem’den rivayet ettiği bir hadiste Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur. “Kendilerine gazap edilenler yahudiler, dalalete düşenler de hristiyanlardır.”
Gazap Yahudilerin özel bir sıfatıdır. Nitekim Yüce Allah “Allah’ın kendisine lanet edip, gazap ettiği kimse ….(El- Maide 60) diye buyurmuştur.
Dalalet ise hristiyanların özel bir sıfatıdır. Nitekim Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmaktadır: “Önceden sapmış, bir çoklarını da saptırmış, düz yoldan sapıp delalete düşmüş bir topluluk” (El-Maide 77)
Bizlere kitap ehli olmalarına rağmen Yahudi ve Hristiyanların , onların nezdinde bütün inkarcıların,yoldan sapanların, yolunda yürümemiz yasaklandığına göre nasıl onlara uyup önder yapabiliriz.? Şu anda Müslüman evladı bir çok kişinin durumuna bir bakınız. Onların kitaptan bir kalıntıya sahip bulunan Batılıların yada kitabı tümüyle reddedenlerin takipçileri olduklarını göreceksiniz. Müslümanın müslümandan başka yol göstereni ve dostu yoktur. Küfür tek millet olmuş, inananlara savaş açmış durumdadır. Bu sadece topla tüfekle yapılan bir savaş değildir. Bu ilimle, irfanla fenle, kalplerle, beyinle yapılan bir savaştır.
Fatiha Suresini okuyan bir kimsenin bitirdikten sonra “amin” denmesi müstehaptır. “Allah’ım kabul buyur” anlamındadır. Bu sureyi okuyan kimse ister namazda, ister namaz dışında amin der.

ÖZET
Fatiha suresi Kur’anın mukaddimesi olduğuna göre Kur’an’ın maksat ve manaları onda toplanmıştır. Kur’an’ı Kerimin açıklamaları inanç, ibadet ve hayat düzeni ile ilgilidir. Sure inanç düzeninden söz ederek başlar. “Hamd alemlerin Rabbi, Rahman , Rahim ve din gününün maliki olan Allah’a mahsustur.”
Arkasından ibadet düzeni gelir. Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz”.
Üçüncü olarak da hayat düzeninden söz edilir. “Bizi doğru yola ilet, nimete erdirdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve dalalete düşenlerine değil”.
Fatiha Suresini namazlarımızda günde beş defa okuyoruz. Sünnetleriyle beraber bu toplam 40 fatiha okumak demektir. Her okuyuşta söz ile bağlılığımızı, inancımızı tazeliyoruz. Her Fatihada Allah’a dua ediyoruz. Şimdi bir düşünelim, bu kadar fazla okuduğumuz Fatiha , kalplerimizi Hakka açıyor mu? Allah’a ibadet ederken , Allah’a yakarırken, kalplerimizde başka putlar mı var. Mal, makam, vs…gibi Allah’ın hepimizin kalplerindeki tağutları, putları, ideolojileri Fatihanın hürmetine yok etmesi duasıyla.

KONU İLE İLGİLİ BAZI HADİSLER

- “ Zikrin en üstünü “La ilahe illallah” duasının en yücesi “Elhamdülillah” tır.( Tirmizi Dua 9)
- “Allah’a Hamd ile başlamayan her önemli işin sonu güdüktür” (İbn-i Mace, Nikah 19)
- Allah Resulü Ebu Said b. Mualla isimli sahabeye Kur’an-ı Kerim’deki en büyük sureyi mecsidden çıkmadan bildireceğini ifade buyurmuş, sonra da bunun Fatiha olduğunu açıklamıştır. ( Buhari, Fezailül Kur’an)
- Bir Kutsi Hadis’te Allahu Teala
“Namazı (Fatihayı) kulumla kendi aramda yarı yarıya paylaştım ve kulum dileğini alacaktır”. Buyurduğu ifade edildikten sonra şöyle devam edilmiştir. Kul namazda (Fatiha’yı) okurken “Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” deyince Allah, “Kulum beni övdü” der. “Ceza gününün tek sahibi” deyince “Kulum benim yüceliğimi dile getirdi” der.”ancak senden yardım diler , yalnız sana ibadet ederiz” deyince, “Bu kulumla benim aramda ortak olan kısımdır ve istediği kulumun olacaktır” buyurur. Kul, “bizi dosdoğru yola ilet; nimete erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da değil, deyince Allah “işte bu , yalnızca kuluma aittir ve kuluma istediği verilecektir” buyurur.(Müslim)
Ubey bin Kab (a.s.)’in başından geçen bir olayda Hz. Ubey diyor ki:
- Ey Allah’ın Resulü bana öğretmeyi vaat ettiğin sure hangisidir? Diye sordum, şöyle buyurdu:
- Namazda ne okuyorsun? Ben ona Fatihayı okudum.
- Şöyle buyurdu:
- Nefsim elinde olana yemin ederim ki Allah Tevrat’ta, İncil’de, Zebur’da ve hatta Furkan’da onun benzerini indirmiş değildir. O es- seb’ul-mesani’dir. ( Fatiha’dır) (İmam Ahmet bin. Hanbel’den rivayetle)
Ebu Said El- Hudri’den rivayetle:Bir yolculukta idik. Konaklayınca bir cariye gelerek :
__Buranın efendisini yılan soktu.Erkeklerimizde yanımızda yok. Aranızda Rukye (Okuma yoluyla tedavi) yapan var mı? Rukye yaptığını bilemediğimiz bir adam kalkıp onunla gitti ona rukye yaptı ve o kişi iyileşti. Yılanın soktuğu adam ona otuz koyun verilmesini emretti ve bize de süt ikram etti. Dönünce ona:
__ Sen bu işi yapar ( ya da becerir miydin?) bize :
__Hayır ben sadece Fatihayı okuyarak rukye yaptım. Kendi aramızda :
__ Allah Rasulünün yanına varıp O’na durumu sormadan koyunlara el sürmeyiniz, dedik . Medineye varınca durumu Peygambere açtık, şöyle buyurdu: “ Ümmül- Kitabın bir rukye olduğunu nereden biliyordun? Koyunları paylaştırınız ve bana da bir pay ayırınız. (Buhari)
KONU İŞLENİRKEN BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR
Said Havva: El-Esas Fit Tefsir
Seyyid Kutup : Fizilal-il Kur’an
Mevdudi: Tefhimul Kur’an
Kur’an Yolu: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlar