22 Ekim 2008 Çarşamba

HZ. SÜLEYMAN (a.s.)

İnsanı en güzel şekilde yaratan, kendi aralarında vakit vakit peygamberler göndererek, onları kitap ve mucizelerle destekleyerek kavimlerini dosdoğru yola ulaştıran Allahu Teala Hazretlerine hadsiz hamdü senalar olsun. Bütün peygamberlerin efendisi olan Hz. Muhammed Mustafa’ya aline, ashabına, O’nun sünnetine uyanlara salat ve selamların en kamili olsun.
Mevla Teala son peygamberi olan Muhammed(s.a.v.)’e indirdiği son kitap Kur’an-ı Keriminde (Nisa 163-164) ayetlerinde söyle buyuruyor:’Muhakkak biz sana (s.a.v.)vahyettik. Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a, Esbat’a, İsa’ya, Eyyüb’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahy eylediğimiz gibi. Ve Davud’a Zebur’u verdiğimiz gibi. Ve evvelce kıssalarını sana bildirdiğimiz peygamberleri ve kıssalarını sana bildirmediğimiz peygamberleri gönderdik.’
Adem(a.s.) dan Peygamberimize kadar bir rivayette 124.000 bir rivayette 224.000 peygamber gelmiştir. Ancak Kur’an-ı Kerimde isimleri zikredilen 28 peygamber vardır. İsmi geçerek hayatı anlatılan peygamberlerden biride Süleyman(a.s.) dır. Bilindiği gibi Allah’u Teala bazı peygamberlerinin kıssalarını anlatarak bizler için ibret alınacak istifade edilecek birçok malumat verir.
SÜLEYMAN ALEYHİSSELAMIN HAYATI
Soyu İbrahim(a.s.) a dayanan Süleyman(a.s.) Davut (a.s.)ın oğludur. O zamana kadar ayrı olan saltanat ve nübüvvet (peygamberlik) ilk defa Davut (a.s.)da birleştirilmiştir. Babasının vefatından sonra 13 yaşındayken yerine geçmiş sonra kendisine peygamberlik verilmiştir. ‘Süleyman Davut’a varis oldu.’(Neml 16) başka bir deyişle babasının peygamberliğine, krallığına, hikmetine ve ilmine varis olmuştur. Daha onbir yaşında çocukken akıl ve ilminin çokluğundan dolayı Davut (a.s.) birçok işlerinde onunla istişarede bulunurdu.
Rivayete göre iki kadın yanlarında iki oğlan çocuğu olduğu halde yolda giderlerken kurt gelerek birinin(büyük kadının) çocuğunu kapıp gider. Bunun üzerine çocuğunu kurt kapan büyük kadın ‘ kurt senin çocuğunu götürdü.’ Der öbür kadına. Oda ‘Hayır! Senin çocuğunu götürdü’der. Nihayetinde mahkemeye giderler. Süleyman(a.s.) ‘ Haydi! Bana bir bıçak getirinde çocuğu bunlar arasında ikiye böleyim’ deyince küçük kadın ‘Aman öyle yapma! Bu çocuk o kadınındır.’der. Bunun üzerine Süleyman(a.s) çocuğun küçük kadına ait olduğunu hükmeder.
Süleyman (a.s.) uzun boylu, beyaz tenli, iri vücutlu, nurlu, güzel yüzlü, büyük gözlü, çok saçlı idi. Beyaz elbise giyerdi.
Kral oluşundan vefatına kadar yüce Allah’a huşuundan bir an başını semaya kaldırmamıştır. Son derece alçak gönüllü idi. Kral olmasına rağmen hurma yaprağından zenbil orüp satar, elinin emeği ile geçinir, arpa ekmeği yerdi. Dünyaya tevhid inancını yerleştirmek için ömrünü cihadla geçirmiştir. Süleyman (a.s.) Cihada çıkmak istediği zaman bir döşek hazırlanırdı. Bu döşeğe askerler, savaş araçları ve hayvanları da bindikten sonra şiddetle esici rüzgara emreder, gitmek istediği yere süratle giderdi. Rüzgar bu döşeği götürürken o kadar yumuşak eserdi ki üzerinden geçip gittiği tarlanın ekinlerini bile kımıldatmazdı. ‘Rüzgârları onun emrine verdik. O’nun emriyle istediği yere yumuşacık akar gider.’ (Sad suresi 36.) ‘ Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye giden, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman’ın buyruğu altına verdik.’(Sebe-12)
Rüzgar Süleyman (a.s.)ın istediği yere gidiş gelişini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda herkesin konuştuklarını ona iletir, haber verirdi. Bir gün yine rüzgara binerek bir ekinin üzerinden geçerken, ekinci başını kaldırdı: ‘ Davut hanedanına büyük mülk ve saltanat verilmiştir.’dedi. rüzgar onun bu sözünü Süleyman (a.s.)a ulaştırınca, yere indi, yanına vardı. Ona: ‘ ben senin söylediğin sözü işittim. Ve senin yanına “Güç yetiştiremeyeceğin şeyi temenni etme!” demek için indim. Allah’ın senden kabul edeceği bir tek tesbih, Davut hanedanına verilen şeylerden daha hayırlıdır.’ Dedi. Bu tesbih nedir? Deyince; Hz. Süleyman subhanellah ve elhamdulillah demektir. dedi.
Ebu Musa El- Eşari(r.a.) Rasulullah’dan rivayetle şöyle buyurmuştur: ‘ temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah kelimesinin sevabı mizanı doldurur. Subhanallah ve elhamdülillah kelimelerinin sevabı yerle gök arasını doldurur.(doldururlar) o halde gafil olmamalı amel defterimizi her daim doldurmalıyız.
Yüce Allah, Süleyman(a.s)a Yemen topraklarında bulunduğu sırada üç gün üç gece pınar gibi fışkıran bakır gözeleri akıttı. ‘Onun için erimiş bakır kaynağını su gibi akıttık. Rabbinin izni ile cinlerin bazılarını onun buyruğu altına verdik. Bunların içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırdık.’(Sebe 12)
Süleyman(a.s.) a her kuşun dili öğretildi ve her şeyden verildi.( neml 16) yine bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordularını hazırlattı. Şam’ın karıncalarla dolu bir vadisine vardıklarında reisleri olan dişi bir karınca ‘ey karıncalar! Yuvalarınıza girin! Süleyman ve ordularında kendileri farkında değillerken sakın sizi kırmasınlar. Hz. Süleyman karıncanın kendisi küçücük olup yönettiklerini düşünmesine hayran olup onun sözüne gülercesine tebessüm etti ve en ufak varlığın bie konuşmasını dahi bildiğine sevinerek ‘Ya Rabbi! Bana ilham buyur, bana, ana- babama verdiğin bunca nimete şükredeyim, kalan ömrümde senin razı olacağın Salih amelde bulunayım ve beni rahmetinle Salihler olan kullarınla cennete girdir.’ Dedi.(neml 18-19)
Rivayete göre karınca Süleyman (a.s.)sordu: ‘Yüce Allah’ın sana rüzgarı niçin uysal kıldığını biliyor musun?’ Hayır! Bilmiyorum! Deyince ‘dünyanın tümünün gelip geçen, esen bir yelden ibaret olduğunu sana haber vermek için.’ Dedi. Süleyman(a.s.) karıncanın sözlerine hayrette kalarak gülümsedi. (neml 19) duasını tekrarladı.
“(Süleyman as.) kuşları teftiş etti ve “bana ne oluyor ki Hüd hüdü göremiyorum, yoksa kayıp olanlardan mı oldu” dedi. Neml suresi 20
“Ona şiddetli bir ceza vereceğim veya keseceğim veya bana açık bir delil getirecek” Neml sr 21
“Çok geçmeden (Hüd hüd geldi) dedi ki; senin kavrayamadığın bir şeyi ben kavradım ve sana sebe den çok doğru bir haber getirdim. Neml sr 22
“Onlara (sebelilere) kraliçelik yapan, kendisine her şey verilen ve büyük bir tahtı olan kadın buldum". Neml 23
Gerçekten Belkıs adında onlara hükümdarlık eden, kendisine her türü imkan verilmiş, altın gümüş türlü mücevherlerle süslenmiş büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım.’ Dedi. Onun servetini büyülterek anlatması Süleyman (a.s.) ı heyecanlandırmak içindi. Fakat Süleyman (a.s.) buna hiç önem vermedi. Ancak Hüdhüd “O kadını ve kavmini, Allah’ın dışında güneşe secde ederlerken buldum. Şeytan onların işlerini süslemiş. Onları yoldan çıkarmış. Artık onlar yola gelmezler.” Neml sr 24 Dediği zaman Süleyman (a.s.) ‘Eğer size fasığın biri bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız.’ (hucurat 6) ayetine uygun olarak
‘ Bakalım doğru musun yoksa yalancılardan mısın? dedi(Neml Sr. 27)
Şu benim yazmış olduğum mektubumu götürde onlara bırak, sonra onlara görünmeden biraz çekilip sonuca bak.’ Dedi.(Neml Sr.28)
Sebe ülkesine gelen Hüdhüd sarayın penceresinden girip Belkıs’ın uyuduğu bir sırada mektubu üzerine attı. Belkıs uyanınca hemen telaşlanıp şura heyetini toplayarak, tahtına çıktı. (Belkıs ) “Ey ileri gelenler, bana değerli bir mektup verildi.” “O mektup. Süleyman’dan gelmiştir. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile başlamaktadır” “bana karşı büyüklük taslamayın ve Müslüman olarak bana gelin” demektedir. (Neml sr. 29-30-31)
Rivayete göre Belkıs’ın 70 kumandanı ve her kumandanın elinde 500 atlı askeri vardı.
‘ Ey ulu kişiler! İsim hakkında bana görüş bildirin, bilirsiniz ki sizin görüşlerinizi almadan hüküm vermedim, dedi.(Neml Sr.32) ( Demek ki insan hükümdar bile olsa, bilse de bir bilene sormalı. ne demişler- soran dağlar aşmış, sormayan düz yolda şaşmış)
Onlarda ‘Biz sayı ve imkan bakımından güçlü kuvvetli kimseleriz, emredersen savaşırız, yine de hüküm senindir” dediler.(Neml Sr.33)
“ Belkıs kavmini savaşa meyleder görünce “ muhakkak melikler bir ülkeye girdiğinde orayı bozguna uğratırlar, aziz olanları zelil ederler. Bunlarda böyle yaparlar dedi” (Neml sr 34)
“Bende onlara hediye ile elçi göndereceğim. Bakayım elçiler ne ile dönecekler.” (Neml sr 35) Belkıs Süleyman a.s yüzlerce iyi cins binek üzerine eşsiz mücevherlerle bezenmiş genç hizmetçilerden oluşan, değerli birtakım hediyeler gönderdi. Elçiler ne ile dönecek ona bakalım. Dedi Eğer sadece hükümdarsa bunları kabul edecektir, aynı zamanda bir peygamberse dinine uymadığımız sürece bizden asla razı olmayacaktır.
Elçi hediyelerle Süleyman a.s.’a geldiği zaman O onların hediyelerini küçümseyerek
“Siz bana değersiz malla mı yardım etmeye teşebbüs etmektesiniz.? Allah’ın bana vermiş olduğu ( Peygamberlik –ilim- saltanat) gibi şeyler sizin vermiş olduğunuz ( dünya malından) daha hayırlıdır. Hediyenizle ancak siz sevinirsiniz. Dedi (Neml sr 36 )
Ey Elçi getirdiklerini alarak dön! Müslüman olmamaları halinde, onlara güçlü ordularla geliriz ki karşısında duramazlar, onları hakir olarak oradan çıkarırız” dedi. (Neml sr. 37)Elçi döndükten sonra Süleyman a.s. Allahu Teala’nın gücünü Belkıs’a göstermek için, İslama girmesini kolaylaştırmak amacıyla etrafında bulunan eşrafa dedi ki ;
“ Ey ulular! Onlar bana Müslümanlar halinde gelmeden önce bana onun ( kapalı kapılar ardında korumalarla muhafaza ettiği) tahtını hanginiz getirebilir? Dedi (Neml sr 38)
Cinlerden (pis huylu, inatçı, güçlü) bir ifrit dedi ki “Sen (sabahları insanlara hüküm vermek için oturduğun bu) makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten ben buna güçlü ve güvenilirim” dedi. (Neml sr 39)
Kendi yanında kitaplardan ilim bulunan ( Asaf İbni Berhıya) isimli sadık kişi ( ismi azamı bildiği için) “ gözünü bir tarafa çevirdiğinde o sana geri dönmeden önce ben onu getiririm” dedi. Der demez Süleyman (as) tahtı yanında görünce şükür üzere “İşte bu Rabbimin fazlındandır. Taki o şükürde mi bulunacağım yoksa kendime pay çıkararak ve hakkıyla şükredemeyerek nankörlükte mi bulunacağım diye bulunacağım diye beni imtihan etmek için vermiştir. Kim şükrederse (nimet artacağından) kendi lehine şükretmiş olur. Her kim de nankörlükte bulunursa şüphesiz benim Rabbim kimsenin şükrüne ihtiyacı olmayan GANİ’dir. Nankörlük yüzünden nimetini kesmeyecek derecede iyilik sahibi olan KERİM’dir.” dedi. (Neml sr 40)
Bu taht bir rivayetle 3 günlük bir rivayetle 2 aylık mesafeden getirilmiştir. Şüphe yok ki bu basit bir olay değil bir mucize ve keramet sözkonusudur.
Süleyman a.s. Belkıs’ın tahtını tanımaması için şeklini biraz değiştirin. “Bakalım doğruyu bulabilecek mi?” dedi.(Neml 41)
Belkıs geldiği zaman tahtın kendine gösterilerek “ İşte senin tahtın bunun gibimiydi O : “Sanki bu odur” dedi. Ondan önce bize ilim verildi ve biz Müslüman olduk. dedi (Neml 42)
“Allah’tan başka taptıkları kraliçe engellemişti, çünkü o kafir bir toplumdan idi.” (Neml sr 43)
Belkıs’a ( Cinlerin su gibi berrak kristaller halinde bina edip içerisine her türlü deniz hayvanını yerleştirdikleri) o köşke;
“O avluya gir denildi. O onu gördüğünde, derin bir su sandı da ( etekleri ıslanmasın diye) ayaklarından bir miktar açınca, Süleyman a.s. gerçekten o billurdan düzenlenen bir köşk, avludur deyince Belkıs hayranlık uyandıran bu hadise karşısında:“Ey Rabbim! Muhakkak ben bunca zaman seni tanımayarak nefsime zulmetmişim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte bütün alemlerin Rabbi olan Allah’a iman ettiğimi açıkladım.! (Neml sr 44)
Rivayete göre Hz Süleyman Sebe melikesi Belkıs gelmeden önce, bir köşk inşa ettirmişti. Bu köşkün avlusu billurdan yapılmış, altından su akıtılmış ve suya balıklar konmuştu Belkıs zeminin şeffaf bir madde olduğu fark edemediği ve sudan geçeceğini sandığı için eteğini çekmişti. Bütün bu tedbir ve tertipler onun akıl ve bilgisine güvenini sarsmış, kendini ilahi irşadı kabule hazırlamıştı.
Belkıs Hüdhüd’ün getirdiği haberle İslam’ı kabul etmişti. Ancak Allah’tan başka tapar oldukları şeyler onun daha önce açıklamasını engellemişti. Süleyman a.s. yanında mucizeleri de görünce imanı suretten hakikate geçti. Belkıs Süleyman a.s ile evlendi. Süleyman a.s bütün bilim ve teknolojiyi Allah’ın ona verdiği ilim ve hikmetle Allah’ın dinini yaymak için en güzel şekilde kullandı. Kuran-ı Kerim ‘de bize anlatılan Süleyman a.s ‘ın mucizeleri kıyamete kadar keşfe açık ilimleri bize sunmaktadır. İnsanların hidayeti için dünyevi ilimleri kullanmanın en güzel örneğidir.
Mevla Teala Süleyman a.s.’ a çokça bina yapan ziynet eşyaları çıkarmak için denizin dibine dalan tüm şeytanları da emrine vermiştir. Sad 38
“Cinlerden öyleleri vardı ki Rabbinin izniyle ve emriyle Onun önünde sürekli çalışmaktaydı. Onlardan her kim Süleyman a.s. emrinden dönerse ona, o şiddetle tutuşturulmuş ateşin azabından tattırıyorduk. Onlar onun için dilediği şeyleri sağlam köşk ev mescidleri, velilerin, hayvanların, kuşların heykellerin, büyük havuzlar gibi çanakları ve büyüklüğünden dolayı aşağı indirilemeyip, merdivenle çıkılan sabit ayaklar üzerine yerleştirilmiş kazanları yapıyorlardı.” Sebe 12 -13
Heykel sanatı Süleyman a.s. zamanında caizdi. Cinler, bakır, mermer, cam gibi malzemelerden kartal, aslan, akbaba heykelleri yapıp tahtının aşağısına, üstüne merdiven basamaklarına koyarak Süleyman a.s. ‘ın heybetine kapılsın diyorlardı. İnsanlar görerek özensin diye ibadet edilirken de hallere uygun heykeller yapılıp mescide konuluyordu. Heykel yapma işi adam öldürmek, zulüm, yalan gibi aklen çirkin şeylerden olmadığı için, şeraitlere göre hükmü değişebilen konulardır. Ancak bizim dinimizde kesinlikle haram olup bunlarla uğraşanlar en şiddetli azap ile tehdit olunmuşlardır.
“Ey Davud ailesi şükredin. Kullarımdan şükreden pek azdır.” (Sebe 13)
Nem 19. ayeti devamlı vird edinen Süleyman a.s. o az olan şekur kullardandır. Rivayete göre Hz. Ömer bir adamın “Allahım beni o azdan kıl” diye dua ettiğini duymuş. “Bu nasıl dua “ diye sormuş. O zat “işitiyorum ki Allah kullarım içinde şükreden azdır” diye buyuruyor. Beni de o azlardan kılmasını diliyorum” Bunun üzerine Hz. Ömer “Herkes Ömer’den daha bilgili” demiştir.
Süleyman(a.s.) Kabeden sonra kurulan ikinci mescid ve peygamberimizin Miraç gecesinde uğradığı mescid olan Beytül Makdis ( Mescidi Aksayı) cinlere inşa ettirmiştir.
Birgün yanında bulunan adamlarına bir halvet günü istiyorum ki kimse beni rahatsız etmesin dedi. Kapıları kilitletti. Sonra asasını alıp koltuğunun altına yerleştirdi ve ayakta ona dayanarak ülkesine doğru bakınca, güzel yüzlü üzerinde beyaz elbise bulunan bir genç adam gördü. Köşkün bir tarafından kendi yanına geldi. “Esselamu aleyke Ya Süleyman!” dedi. “Ve aleykesselam, sen benim iznim olmadan bu köşke nasıl girdin.? Ben herkesi buraya girmekten men etmiştim. Benim iznim olmadan köşküme girdiğin zaman benden korkmadın mı? Genç adam, “Ben o kimseyim ki bana ne kapıcılar mani olabilir, ne de ben krallardan korkarım! Benim girdiğim saraylar ıssız ve sessiz kalır. Benim girdiğim evlerde izzetle ve binbir nazla beslenen bedenler soluğu kara toprakta alırlar. “ dedi. Süleyman a.s. onun ölüm meleği olduğunu anlayınca ürperdi. “Ne için geldin” dedi. “senin ruhunu kabz edeceğim” deyince Süleyman a.s.
“Ey ölüm meleği, ben bugün adamlarımı yanıma toplayıp bana tasa verecek bir şey işitmemelerini istemiştim” dedi. Azrail a.s. “ o senin istediğin tasasız bir gün dünyada yaratılmamıştır. Rabbinin hükmüne razı ol” dedi. “ Öyleyse emir olunduğun gibi vazifeni yerine getir” deyince ölüm meleği Süleyman a.s. ‘ın kendisi ayakta asasına dayanmış olduğu halde kabz etti. O zaman Süleyman a.s. elli küsür yaşında idi.
Allahu Teala onun ölümünü anlayınca cinler işi bırakır da Mescid-i Aksanın henüz devam eden inşaatı yarım kalır diye onu bastonuna yaslanmış bir halde bir sene bıraktı. Onun ölümünü onlara ancak, asasını sürekli yemekte olan ve değneğin kırılmasıyla düşmesine sebep veren bir ağaç kurdu gösterdi. Böylece düştüğü zaman o ana kadar reislerinin gaybı bildiğini zanneden cinler iyice anladılar ki kendilerini yönetenler gaybı bilmekte olsaydılar. ( bunca zaman çalışan cinler) o alçaltıcı azap içinde bu kadar uzun süre beklemezlerdi. Nitekim
(Sebe S r.14)te “Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman onun öldüğünü ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (sonunda yere ) yıkılınca anlaşıldıki cinler gaybı bilselerdi o küçük düşürücü (yorucu işler) azap içinde kalmazlardı.” Diye bildirilmiştir.
Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadis te Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Cinler bir ifrit ( azgın) dün gece ansızın namazımı bozmak için gelip bana musallat oldu. Allah ona karşı bana güç verdi de sabahleyin hepiniz onu göresiniz diye onu yakalayıp mescidin direklerinden birine bağlamak istedim.O anda kardeşim Süleyman’ın (Sad 35) duasını hatırladım (da onu saldım)
“Ya Rabbi! Bana mağfiret buyur ve bana bir mülk bağışla ki, benden sonra kimseye layık olmasın. Şüphe yok ki sensin o bağışlayın, sensiz”
Evet niceler şu kervansaray gibi olan dünyaya kondu ve gittiler. Kimse ebedi kalamadı. Süleyman a.s. bile kalmadı o da bırakıp gitti. Halbuki dünya kurulalı beri 4 kişi dünyanın tamamına sahip olmuştu. İkisi Müslüman, ikisi kafirdi. Müslüman olanlar Süleyman a.s. ve Zülkarneyn a.s. kafir olanlar Nemrut ile Buhtun –nasır. Ama şu anda hiçbirisi yok.
Biz de bu dünyada kalıcı değiliz, asıl kalıcı olan amellerimizdir. Süleyman a.s.’ın maddi zenginliğe sahip değilsek de sağlık, sıhhat, iman, huzur, vücut, hayat ve nimetlerimiz var. Sohbetimizi Süleyman a.s. ‘ın duasıyla tamamlayalım.
“Ey Rabbim! Bize ana-babama lutfettiğin nimetine şükür etmeni, geri kalan ömrüm içinde senin razı olacağın işler yapmamızı ilham et ve bizi iyilerle cennetine girdir” AMİN
O’na ve bütün gönderilen peygamberlere selam olsun.

FAYDALANILAN KAYNAKLAR
Kuran-ı Kerim Meali ( Mahmut USTAOSMANOĞLU)
Peygamberler Tarihi ( M. Asım KÖKSAL)
Hak Dini Kur’an Dili ( Elmalılı HAMDİ YAZIR)
Müzekkin Nüfus ( Eşrefoğlu RUMİ)
Büyük İslam İlmihali ( Ömer Nasuhi BİLMEN)