22 Ekim 2008 Çarşamba

MUHARREM AYI VE AŞURE

MUHARREM AYI VE AŞURE

Her dinin milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği kendine özgü belirli gün ya da ayları vardır. Yüce dinimiz İslam’da da bu tür gün gece ve aylar vardır. Zamanı gerektiği şekilde değerlendirebilenler hem dünyada hem de ahirette huzuru yakalayacaklardır. Zira Kuran-ı Kerim’de zamanın öneminin bir süre ile vurgulanması gerçekten anlamlıdır. “Andolsun asra ki insan gerçekten ziyan içindedir..” (Asr suresi 103–1) “Asr” kelimesinin zaman anlamında kullanıldığı müfessirlerin çoğunluğu tarafından ifade edilmiştir.
“Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyiniz.”(Tevbe 9/36)
“Haram aylar” Cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan Kameri aylar demektir. “Haram aylar” nitelemesinin, bu aylarda yapılacak ibadetlere daha çok sevap, günahlara ise daha çok ceza verilecek olmasına dayandığı da ifade edilmiştir. Bu aylardan Muharrem birinci, Recep yedinci, Zilkade on birinci ve Zilhicce de on ikinci aydır.
“İşte zaman, hakikaten Allah Tealanın gökleri ve yeri yarattığı günkü durumu gibi bir devre girdi. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haramdır ki; üçü birbirinin ardında Zilkade, Zilhicce, Muharrem, biri de Cumada ile Şaban arasındaki Recep’dir”
Bu dört ayın hürmeti öteden beri süre gelen dini bir uygulamadır. Hz.İbrahim ve İsmail (a.s) zamanından beri Araplar buna önem vermiştir. Cahiliye devrinde bile buna riayet edilmiş, haram aylarda savaş yapılmamıştır, yılın bu dönemi bir barış zamanı olmuştur.

MUHARREM AYININ AYRICALIĞI
“Haram aylar” içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı “Muharrem” adından da fark etmek mümkündür. Zira “Muharrem” kelimesi “haram kılınmış” “hürmete layık” anlamlarına gelmektedir. Kısacası “haram aylar” uygulamasının genel adı, anlam itibari ile bu aya özel bir ad olarak verilmiştir. Bu özel uygulama şüphesiz Muharrem ayına atfedilen önemin bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Aynı önem İslam kültür ve tarihi sürecide de devam etmiştir.
Muharrem ayın önemli kılan özellikleri şöyle sıralamak mümkündür.

HİCRİ YILBAŞI
Muharrem ayı, 12 ayı ve 355 gün olan Kameri yılın ilk ayıdır. Kameri yılda – güneşin değil – ayın hareketleri esas alınır. Hicri Tarih – Hz. Muhammed (as)’in Mekke’den Medine’ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi Hz. Ömer (r.a.) zamanında olmuştur. O’nun devrine gelinceye kadar, Araplarda düzenli bir tarih belirleme sistemi yoktu. Hz. Ömer devrinde, Peygamberimiz (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (622) İslami takvimin başlangıç yılı (Hicri 1) Muharrem ayı da takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.





AŞURE GÜNÜ (ON MUHARREM)
Bilindiği üzere Hz. Peygamber (s.a.v) Medine’ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. İşte bu Yahudiler Hz. Musa ile İsrailoğullarının, Firavun’un zulmünden Aşure günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Sami dinlerde özel bir yere sahip görünen aşure günü, Cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir. Hatta Resuli Ekreminde Peygamberlik öncesi ve sonrası dönemde bir süre bu günde oruç tuttuğuna dair rivayetlere de rastlanır. Medine döneminde bu orucu Müslümanlara tavsiye ettiği bilinen bir husustur.
İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir. “Hz. Peygamber, Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir? Diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber s.a.v “Ben Musa’ya sizden daha layığım” buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti” Hz Peygamber Aşure günü oruç tutmayı teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur. “Aşure gününün orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah’tan umarım”

RAMAZAN AYI VE AŞURE GÜNÜ
Aşure gününün oruç tutulması uygulaması, Ramazan orucunun farz kılınmasına kadar devam etti. “Ey iman edenler! Allah ‘a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı” (Bakara 2/183) ayeti inince, Aşure orucu isteğe bağlı hale geldi. Hz. Aişe bunu şöyle anlatıyor. “Resulullah s.a.v, Aşure günü oruç tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, dileyen Aşure günü oruç tuttu, dileyen tutmadı”
Peygamberimiz bir başka hadisinde de “Aşure gününde tutulan orucun bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir” Ancak Hz. Peygamberin bildirdiğine göre yalnızca Aşure günü değil, Muharremin 9,10 ve 11 günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Aşure günü oruç tutmanın faziletine ilişkin sahih hadisler bulunmasına karşılık o günde hububat karışımı aş ( aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescitleri ziyaret etmek ve kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih habere rastlanmaktadır. Bununla birlikte Müslüman Türklerin Dini halk geleneğinde önemli bşr yer tutan aşure, aynı zamanda Muharremin onuncu günü başlamak üzere, daha sonraki günlerde de özel merasimle pişirilip dağıtılan tatlıya isim olmuş ve sosyal dayanışmaya önemli katkılarda bulunmuştur. Çok eskiden beri devam eden aşure aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilmiş, “aşure testisi” adı verilen özel kaplarla da saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtılmıştır.

AŞURE GÜNÜNDE MEYDANA GELEN DİĞER TARİHİ OLAYLAR
Aşure günü adı verilen 10 Muharrem gününde meydana geldiği rivayet edilen diğer bazı önemli olayları da kısaca şöyle sıralamak mümkündür.
ü Rivayete göre, Hz.Nuh’un gemisi Tufan’dan kurtulup Cudi dağına Aşure günü oturmuştur. Bilindiği üzere Hz. Nuh Allah’ın emri üzerine kendine inananları yaptığı bir gemiye bindirmiş, tufan gerçekleşince, inanmayanlar suda boğularak helak olmuşlardır.
ü Hz. Adem’in tövbesinin kabul edilmesi
ü Hz. İbrahim’in Nemrut’un ateşinden kurtulması
ü Hz.Yakub’un oğlu Yusuf’a kavuşması
ü Hz. Musa ve İsrail oğullarının Firavun’un zulmünden kurtulmaları, 10 Muharrem (Aşure) günü gerçekleştiği rivayet edilen olaylar arasındadır.

İSLAM TARİHİNDE 10 MUHARREM
Emevilerin ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve Hicri 61.Miladi 680 yılı Muharrem ayının onuncu Cuma günü Hz. Hüseyin şehadeti ile sona eren tarihi olay meydana gelmiştir. Ehli beytin çok değerli bir ferdinin hayatına mal olan bu elim olay sebebi ile 10 Muharrem Şii Müslümanlarca yas günü sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çaplı hale gelmiş ve bir nevi resmi hüviyete bürünmüştür. Unutulmamalıdır ki insanların can, din, mal, nesil ve akıl emniyetini temin etmek İslam’ın temel hedeflerindendir.
Maide suresi 32. ayette de belirtildiği üzere “Haksız yere cana kıymak haram kılınmış, bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmeye, bir hayatı kurtarmak da tüm insanlığı kurtarmaya denk tutulmuştur.
Yeryüzündeki bütün canlılara merhametle yaklaşmayı öngören İslam dini “insanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” buyruğuyla bunu pekiştirmiştir.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki; kime karşı işlenirse işlensin, insan hayatına yönelik haksız davranışlar onaylanamaz.
Muharrem ayı içerisinde Hz. Hüseyin gibi büyük bir şahsın şehit edilmesi, bütün Müslümanlar için büyük bir acıdır. Bu olayı iyice düşünmek ve dersler çıkarmak gerekir. Müslümanlara düşen görev ise; bu tür üzücü olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak; kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.