22 Ekim 2008 Çarşamba

ÇOCUKLARA RAMAZAN BİLİNCİ KAZANDIRILMASI

ÇOCUKLARA RAMAZAN BİLİNCİ KAZANDIRILMASI
MANEVİ KİMLİK AŞISI

Çocuk ve Ramazan
Çocuklar tertemiz bir yaratılışa sahiptir. Ona şekil veren başta anne ve babası olmak üzere çevresidir. Çocuk, üzerine yazılmaya hazır tertemiz bir sayfa gibidir. İyi veya kötü etkilere açıktır. Çocukların bu temiz fıtratlarının korunması ve kirletilmemesi anne babalara düşen önemli bir görevdir. Çocuklar, kendilerine söylenenlerden daha çok gördüklerine, yaşadıklarına ve tanık olduklarına itibar ederler. Sözlerden daha çok yaşadıkları, onlar üzerinde etkili olur. Bu bakımdan küçük yaştan itibaren onların İslâmî kimlikle yetişebilecekleri bir ortamda bulundurulmaları ve bu ortamın atmosferini solumaları son derece önemlidir. Hiç şüphesiz onların İslâmî kimlik kazanmalarına yardımcı olacak en uygun ortamlardan biri de Ramazan ayıdır. Ramazan ayı İslâmî kimlik aşısı için çok elverişli bir zemindir.
Çocuklar son derece meraklı, hevesli, saf, temiz ve iyi niyetlidir. Davranışları, düşünceleri ön yargısızdır. İçlerinden geldiği gibi, düşündükleri gibi davranırlar. Hayal dünyaları çok geniştir. Bu bakımdan Ramazanın çocuk açısından olabildiğince hoş geçen bir zaman dilimine dönüşmesi için gereken yapılmasının önemi açıktır. Oruç, teravih, sadaka, zekat gibi ibadetlerin yanında Ramazanın kültürel kodlarının da bu vesile ile tanıtılması, Çocuğun Ramazana olan ilgisini artıracaktır.
Çocuklar fıtraten dini severler
ü Hz. Muhammed (as), çocukların tertemiz bir yaratılışla dünyaya geldiklerini ifade etmişlerdir. “Her doğan (İslam) fıtratı üzere doğar. Sonradan ebeveyni onu ya Hıristiyan, ya Yahudi veya Mecusi yapar.” Tertemiz bir şekilde dünyaya gelen yani fıtrat üzere yaratılan çocukların hareket, tavır ve gidişatlarını şekillendiren anne, baba ve içinde yaşadığı sosyal ve kültürel çevredir. Çocuk, başta anne ve babası olmak üzere çevresindeki büyüklerin kendisine aşıladıkları değerleri ve davranış modellerini benimser ve ona göre şekil almaya başlar.
ü Çocukların, doğuştan getirdikleri temiz fıtratlarını koruyabilecekleri ortamlar içinde yetişmeleri büyük önem taşımaktadır. Bizde “Armut dibine düşer.” diye bir atasözü vardır. Eğer aile, dini değerlere önem veriyor, sağlıklı bir dindarlık yaşıyorsa çocuk rahatlıkla dini sever ve benimser. Aksi takdirde, ya dine düşman olma ya da ilgisiz kalma gibi bir tavır sergileyecektir.

Çocuklarımız Emanettir.
Hz. Peygamber ‘in bize bıraktığı sünnetine göre çocuklar, başta anne baba, diğer yakınlar ve idareciler olmak üzere, sorumluluk silsilesi dâhilinde İslam toplumunun elinde emanettir. Yüce Rabbimiz bir ayet-i kerimede öyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. “[1]Bize emanet olarak verilen çocuklarımızın ateşten korunması, onların, bedenen ve ruhen sağlıklı yetiştirilmesiyle olur. Müslüman bir çocuğun ruhen sağlıklı yetişmesinin temel şartı, İslâmî kimlikle yetişmesidir.
« كَفي بِالمرْءِ إِثْماً أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يوتُ » حديثٌ صحيحٌ رواه أَبو داود وغيره
“Bakmakla yükümlü olduğu kişileri (sorumluluklarını yerine getirmeyerek)zayi etmesi kişiye günah olarak yeter.”[2]Burada zayi etmekten kasıt, manevi terbiyeden uzak yetiştirerek, çocuklarımızın cehennemlik olmaların sebep olmaktır.



Çocuklara İslâmi Kimlik Kazandırmak
“Ağaç yaşken eğilir” atasözünün de işaret ettiği gibi çocuğun İslâmi kimliği özümsemesinin en elverişli zamanı, çocukluk yaşlarıdır. İnsanın çocukluk dönemi, hayatının gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık gibi diğer dönemlerini de etkilemektedir. Hayatın diğer evrelerine nispetle çocukluk dönemi, binaya nispetle binanın temeli gibidir. Binada temel ne kadar önemli ise, insan hayatında da çocukluk dönemi o kadar önemlidir. Sağlam bir temele oturan bina, sağlam bir şekilde ayakta durur. Bunun için çocukluk yaşında kazanılan İslâmî kimlik kolay kolay silinmez.
Ailenin ve toplumun Ramazan telaşı çabucacık küçük çocukları sarar. Hepimiz için, sahura kalkmak, iftar beklemek, teravihlerde camide oynamak, unutulmaz hatıralardır. Ramazan günleri, dini yaşamayan bazı kişilerin dahi hasretle andıkları unutulmaz günlerdir.

Çocuklar dini örnek alarak benimser
Eğitim pedagojisi açısından bakıldığında hiç şüphesiz, çocuklar üzerinde sözlü uyarılardan daha çok örnek davranışlar etkilidir. Çünkü kendisine karşı dürüst davranılan bir çocuk dürüst davranmayı, kendisine güzel davranılan bir çocuk güzel davranmayı öğrenir. Resulullah (s.a.v.) çocuğunu bir şey vereceğim diyerek çağıran bir anneyi, çocuğu kandırmaması için uyarmıştı. “Eğer onu kandırsaydın tam bir yalan günahı yazılacaktı.”
Örnek davranış, en etkili eğitim ve terbiye yöntemidir. Ramazan ayı, bu açıdan oldukça müsait bir ortamdır. Büyükler gibi aç durabilmek, onların özgüvenini geliştirdiği gibi, kendisi için bu kadar fedakarlık yapılan Yüce Rabbı da düşünür, içlerinde iman gelişir.
Oruca ne zaman başlamalı
Yaşına, seviyesine ve anlatılacak dini konunun mahiyetine göre küçük yaşlardan itibaren çocuklara din eğitiminin verilmeye başlanması gerekir. Fakat en önemlisi, aklı ermeye başladığı andan itibaren İslam ahlâkının, çocuğun kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmesi için, onu özümseyerek benimsemesini sağlamaktır.
« مرُوا الصَّبِيَّ بِالصَّلاَةِ إِذَا بَلَغَ سَبْعَ سِنِينَ » .
Bir hadiste "Çocuk yedi yaşına ulaşıp (sağını solunu ayırt etmeye başladı) mı, ona namazı emredin" denmektedir.[3]
Rasulullah, İbn Ömer on dört yaşında iken cihada katılmasına izin vermemiş fakat on beş yaşına gelince izin vermiştir.[4]
Saib b. Yezid, babasının kendisine, Veda haccı sırasında Resulullah 'la birlikte hac yaptırdığını aktarmaktadır. Ben o zaman yedi yaşında idim."[5]diyor.
عن إبراهيم بن عقبة، عن كريب ؛ أن امرأة رفعت صبيا فقالت: يا رسول الله ! ألهذا حج ؟ قال " نعم. ولك أجر".

Resulullah Ravha'da bir grup yolcuya rastladı. Onlardan bir kadın kendisine bir çocuğu kaldırıp: "Bunun için de hac caiz olur mu?" diye sordu. Resulullah: "Evet olur ve sana da sevap vardır" buyurdu."[6]
Yine sahabe Efendilerimiz büluğ çağına gelmediği halde, küçük çocuklarına oruç tutturmuşlardır. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz de küçük çocuklar da dahil ev halkını sahura kaldırmıştır.

Ramazan ayı çocuğun İslâmi kimlik aşısı yapılabilmesi için önemli bir fırsattır. Çünkü ramazanda yoğun bir dini hayat vardır. Oruç, zekat, sadaka, teravih, Kur’an tilaveti… Ramazanda Müslüman hanelerde önemli bir değişim yaşanır. İftar gelir, sahur gelir. Ramazan öncesi evleri tatlı bir heyecan ve telaş kaplar. Alınmayan müstesna yiyecekler o ayda borç harç alınır. O ayda, yemeklerin, tatlıların sayısı ve çeşidi çoğalır. Bütün bunlar çocuklar için ilgi çekicidir. Onun bu ilgisini değerlendirerek ona Ramazanı, camiyi, cemaati ve Kur’an’ı sevdirmenin yolları aranmalıdır.
Çocuklara oruç tutmak büyük zevk verir. Açlığın zorluğunu göze alarak ailesine kendisini ispat etmeye çalışır. Tahammül edebilecek yaşa gelince onun bu heyecanı yaşamasına yardımcı olmak gerekir. İftar sofradaki, mutluluğun en küçük üyesi olarak onun iftar mutluluğunu tatmasını sağlamalıdır. Hevesini kırmamak ve coşkusuna katılmak iyi olur. Çok küçük çocuklar heves edince onların birkaç saat de olsa denemelerine izin vermek gerekir.
İftarıyla, sahuruyla, teravih namazıyla, okunan mevlitlerle çocuklar Ramazanı severler. Bu atmosferden yararlanarak çocukların Ramazan maneviyatını doya doya yaşamalarını sağlamalıdır.
Sadakalar çocukla birlikte verilmeli, fakirlere iftar açtırmanın önemi ona anlatılmalıdır. Aile iftar davetlerine çocukları da götürmeli ve o heyecan yaşatılmalıdır. Fakir kimseler, iftara davet edildiklerinde veya sadaka verildiğinde, çocukların yanında bunu ezilerek değil, sevinçle karşılamalı ki çocukları, dayanışmanın merhametin güzelliğini yaşayabilsin. Yoksa Ramazan akıllarında, üzüntülü günler olarak yer eder.
Tuttuğu oruç veya kıldığı namazdan dolayı tebrik edilen ve ödüllendirilen çocuk dini sever. Bütün bunlar hafızasına nakşedilir. Önemli olan da budur zaten. O artık ergenlik ve yetişkinlik çağına gelince dini değerlerin, ibadetleri doğal bir yaşantı olarak kabullenir.

I. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.”[7]
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. “[8]
“Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.”[9]
(Not. Bu ayet-i kerimenin va’la bağlantısı şöyle kurulabilir: İslamî kimlik aşılanamadığı zaman sonraki kuşakların ahlâki bir uçuruma yuvarlanabileceğinin kur’an’da geçen örneği, salih insanların neslinden gelmelerine rağmen daha sonraki kuşaklarda dini bir kimlik kazandırılamadan yetişen nesillerin doğru yoldan sapmış olmalarıdır. )

II. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
« كُلُّكُمْ راعٍ ، وكُلُّكُمْ مسئولٌ عنْ رعِيَّتِهِ ، والأِمَامُ رَاعٍ ، ومسئولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، والرَّجُلُ رَاعٍ في أَهْلِهِ ومسئولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، والمرْأَةُ راعِيةٌ في بيْتِ زَوْجِهَا ومسئولة عنْ رعِيَّتِهَا ، والخَادِمُ رَاعٍ في مالِ سيِّدِهِ ومسئولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، فكُلُّكُمْ راعٍ ومسئولٌ عنْ رعِيتِهِ» متفقٌ عليه .
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. ”[10]
“Hiçbir çocuk yoktur ki fıtrat üzere doğmuş olmasın. Sonra onu annesi babası Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir…”buyurmuştur. Ravi sonra isterseniz şu ayeti[11] okuyun demiştir: ‘Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. ‘[12]“Şüphesiz ki Allah, kişinin, aile bireyleri hakkındaki sorgusuna varıncaya kadar, her çobana(sorumluluk sahibi her kişiye), güttüğünün(sorumluluğundakilerin) hesabını soracaktır: Muhafaza mı etti yoksa zayi mi etti?”[13]
« كَفي بِالمرْءِ إِثْماً أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يقُوتُ » حديثٌ صحيحٌ رواه أَبو داود وغيره
“Bakmakla yükümlü olduğu kişileri (sorumluluklarını yerine getirmeyerek)zayi etmesi kişiye günah olarak yeter.”[14]
Hz. Peygamber, yedi yaşına geldiklerinde çocuklara namazın öğretilmesini ve emredilmesini istemiştir. [15] Sahabe, çocukları oruca alıştırırken onlara oyuncaklar hazırlarlardı. Birisi yemek için ağladığında, bunlar verilerek, iftar vaktine kadar oynamaları sağlanırdı. [16] Bu itibarla kendisine öğretilenleri anlayacak yaşa ulaştığı andan itibaren çocuğa dini bilgiler verilmeye başlanmalıdır.
« مرُوا الصَّبِيَّ بِالصَّلاَةِ إِذَا بَلَغَ سَبْعَ سِنِينَ » .
Bir hadiste "Çocuk yedi yaşına ulaşıp (sağını solunu ayırt etmeye başladı) mı, ona namazı emredin" denmektedir.[17]
Rasulullah, İbn Ömer on dört yaşında iken cihada katılmasına izin vermemiş fakat on beş yaşına gelince izin vermiştir.[18]
Saib b. Yezid, babasının kendisine, Veda haccı sırasında Resulullah 'la birlikte hac yaptırdığını aktarmaktadır. Ben o zaman yedi yaşında idim."[19]diyor.
عن إبراهيم بن عقبة، عن كريب ؛ أن امرأة رفعت صبيا فقالت: يا رسول الله ! ألهذا حج ؟ قال " نعم. ولك أجر".

Resulullah Ravha'da bir grup yolcuya rastladı. Onlardan bir kadın kendisine bir çocuğu kaldırıp: "Bunun için de hac caiz olur mu?" diye sordu. Resulullah: "Evet olur ve sana da sevap vardır" buyurdu."[20]

Hz. Peygamber, "Çocuklarınıza ikram (ve ihsan) ediniz. Onları güzel terbiye ediniz."[21] Buyurmuştur.
ما نحَلَ والدٌ ولداً من نُحلٍ أفضَلَ من أدبٍ حسنٍ .
"Bir baba evladına iyi bir terbiyeden daha güzel bir miras bırakamaz"[22] buyurmuştur.
لأنْ يُؤدِّبَ الرَّجُلُ ولدهُ خيرٌ من أنْ يتصدَّقَ بصاعٍ
“Kişinin çocuğunun eğitimi ile uğraşması, bir sadaka vermesinden daha iyidir(sevaptır)[23]

III. Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
AY, Mehmet Emin, Hz. Peygamber (SAV) ve Çocuklar, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV)-
Özel Sayı- Ankara 2000
Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım, Timaş Yayınları, İst. 2002
BİLGİN, Beyza, İslâm'da Çocuk,Diyanet İşleri Başkanlığı yayını, Ankara 1991.
EREN, Burhan, Çocuk ve Ramazan, Timaş yayınları
HÖKELEKLİ, Hayati, Çocuk Maddesi, DİA
KANDEMİR, M.Yaşar, Örnekleriyle İslam Ahlakı,Nesil Yayınları, İst.164 vd; İbrahim Canan,
SELÇUK, Mualla, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler,Türkiye Diyanet vakfı yayınları, Ankara
[1] Tahrim 66/6
[2] Ebu Davud, Zekat 45 (Hadis No: 1692)
[3] Bak. Ebü Davud, Salât 26 (Hadis No:497).
[4] Buhârî, Şehâdât 18, Megazî 29, Müslim, İmâret 91 (Hadis No:1868); Ebü Dâvud, Hudud 17 (Hadis No:4406);Tirmizî, Cihâd 32 (Hadis No:1711)
[5] Buhari, Cezau's-Sayd 25; Tirmizi, Hacc 83 (Hadis No: 925)
[6] Müslim, Hacc 409 (Hadis No:1336)
[7] Al-i Imran 3/102
[8] Tahrim 66/6
[9] Meryem 19/59
[10] Buhârî, Cum’a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâret 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâret 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27
[11] Rum suresi 30/30
[12] Müslim, Kader 22 (Hadis No:2658); Bakınız: Buhârî, Cenâiz 92; 241); Ebu Dâvud, Sünnet 18 (Hadis No: 4714)
[13] Nesâi, Işretü’n-Nisâ, s.251
[14] Ebu Davud, Zekat 45 (Hadis No: 1692)
[15] Ebu Davud, Salat 25 (Hadis No:494), Tirmizi, Salât 183 (Hadis No:407).
[16] Buhari, Savm, 47
[17] Bak. Ebü Davud, Salât 26 (Hadis No:497).
[18] Buhârî, Şehâdât 18, Megazî 29, Müslim, İmâret 91 (Hadis No:1868); Ebü Dâvud, Hudud 17 (Hadis No:4406);Tirmizî, Cihâd 32
[19] Buhari, Cezau's-Sayd 25; Tirmizi, Hacc 83 (Hadis No: 925)
[20] Müslim, Hacc 409 (Hadis No:1336)
[21] İbn Mace, Edeb 3; Bak:Seçme Hadisler, Diyanet İşleri Başkanlığı yayını, Ank. 2000,s.164
[22] Tirmizi, Birr, 33.
[23] Tirmizi, Birr, 33.