22 Ekim 2008 Çarşamba

YALAN YERE YEMİN VE ŞAHİTLİK

YALAN YERE YEMİN ve ŞAHİTLİK

Kur’anda yemin şu manalarda kullanılmıştır.
1. Yaratılıştan insanda bulunan Allah’ı tanıma yeteneğidir. Araf 172 de bu fıtrat ahdine işaret vardır.
2. Sahabelerin O’na bey’ati, Müslümanların Efendimiz (sav) e dinin bütün emirlerini üstlendiklerine dair söz vermeleri
3. İnsanların kendi aralarındaki sözleşmeleri, randevular.

Müminler doğuştan Allah’a ve peygambere söz vermişlerdir. Kendi aralarındaki söz dahil hepsini tutmak gerekir. Allah adına vermiş yemin de etse bu sözü yerine getirmek vacip olur. Bu durumda sözünü tutmamak, yeminini bozmak günah işlemek demektir.
Verdiği sözü tutmayan Müslümanlığının en önemli vasıflarından birini kaybetmiş, sözünü tutmayan münafık ve müşriklerin vasfını almış olur.
Allah Kur’anı Kerimde Tebük savaşına katılmayan daha sonra da yeminler ederek yalandan mazeret uyduran münafıklardan bahseder.
“Sizden olduklarına yemin ediyorlar. Oysa onlar sizden değiller, fakat onlar korkak bir topluluktur” ( Tevbe 56 -57)
“Sizi memnun etmek için Allah’a yemin ederler. Halbuki inanmış olsalardı. Allah’ı ve Resulünü hoşnut etmeleri daha uygundu. Bilmediler mi ki kim Allah’a ve elçisine karşı koymaya kalkarsa onun için sürekli duracağı cehennem ateşidir.”
Münafıklar sana geldiği zaman “ senin Allah’ın elçisi olduğuna yemin ederiz.” Bunu Allah bilir ve onların yalancı olduklarına da Allah şahitlik eder. Yeminlerini kalkan yapıp Allah yoluna engel olurlar. Onların yaptıkları ne kötüdür.( Münafikun 103 )[1][2]
Yalan yere yemin edenlerin durumu: Kur’anı Kerimde işlenen içki, kumar, zina gibi günahların hiç biri için bu derece tehdit verilmemiştir. Allah onların yüzüne bile bakmayacak. Yani işi bitmiş onların. Artık onlar acı bir ızdırabın içine atılırlar. “Allah’a verdikleri sözü ve yemini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahrette bir payı yoktur, Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.” ( Ali İmran 94 / 77)

Efendimiz (sav) buyuruyor ki;
“ Münafığın alameti üçtür. Söz verince durmaz, emanete hıyanet eder, konuşunca yalan söyler. ”
Menfaat karşılığı yalan söyleyenler yalan yere şahitlik edenler için de “ onlar az bir pahaya sözlerini satarlar. Ne kadar çok kazanç elde etse de ahiret nimetleri yanında dünyanın bir değeri olmaz. Efendimiz (sav) böyleleri hakkında şöyle buyurdu; “Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz, onları temizlemez, Onlar için acı bir azap vardır.” Efendimiz (sav) üç defa böyle buyurdu.
Muaz; “Kim bu ziyana uğrayanlar ya Resulallah? Diye sordu. “Müsbil ( elbisesini yerde sürüyerek çalım atarak) yürüyen yalan yere yeminle ticaret yapan, verdiklerini başa kakan kimselerdir” [3]
“Kim bir malı ele geçirmek için yalan yere yemin etse Allah’a kavuştuğu zaman Allah kendisine kırgın olur”[4]
“Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onlar; çölde yanında bulunan fazla suyu yanındaki yolcuya vermeyen, ikindiden sonra malını satmak için yalan yere yemin eden,, dünya için devlet başkanına biat edip de mal verilmeyince sözünden döner”[5]

YALANCI ŞAHİTLİK
Dinimizin yasakladığı büyük günahlardan biri de , yalancı şahitliktir. Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin hatır ya da çıkar için hakimin huzurunda yalancı şahitlik yaparak haklıyı haksız, haksızı haklı çıkarmaya çalışması, büyük bir vebaldir. Çünkü yalancı şahitlik, Allah’a şirk koşmadan sonra gelen büyük günahlardan birisidir.
Şahitlik, bildiği veya gördüğü bir olaya tanıklık etmek demektir. Yalan şahitliği yapan kimse üç çeşit günah işlemiş olur: Birincisi, yalan konuşuyor. İkincisi, haksız olan kimseye yardım ediyor. Üçüncüsü de haklı olanı kötü duruma düşürüyor. Yalan şahitliği yapmak nasıl günah ise bildiğini ve gördüğünü söylememek de aynı şekilde günahtır. Çünkü bu durumda haksız olanın bilinmesi, suçlunun cezalandırılması örtbas edilmiş olur.
Yalanın her çeşidi günahtır. Hele yalancı şahitliği, yalanın en çirkini ve en zararlısıdır. Herhangi bir çıkar için yahut hatır için yalan şahitliği yapmak büyük günahtır. Yalancı şahit, başkasının dünyasını yapacağım, gönlünü alacağım diye kendi ahiretini yıkmış olur. Sonra da yaptığı yalan şahitlikle hakkın kaybolmasına ve günahsız insanların eziyet görmelerine, mağdur olmalarına sebep olur. Evet, bir mü'minin işlemediği bir günah yüzünden eziyet görmesi, buna sebep olanı rahatsız etmeyecek mi? Bunu düşündükçe içi sızlamayacak mı? Kendisine böyle bir muamelenin yapılmasını nasıl istemiyorsa kendisi de başkasına böyle muamele yapmamalıdır.
Yüce Allah, Nisa süresinin 135. ayetinde mealen şöyle buyurur. “ Ey iman edenler, adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun.( haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Hislerinize uyup, adaletten sapmayın. (şahitliği) eğip büker ( doğru şahitlik etmez) yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız biliniz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.[6]
Sevgili peygamberimiz bir gün ashabına büyük günahları anlatırken , bunların Allah’a şirk koşmak, haksız yere insan öldürmek,ana- babaya asi olmak ve yalancı şahitlik yapmak olduğunu söylemişlerdir.[7]
Peygamberimiz yalancı şahitliğin ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatmak için dayandığı yerden doğrulup dizlerinin üzerine gelerek ; onu birkaç kez tekrarlamış ve hiddetinden mübarek yüzü kızarmıştı. Diğer bir hadisi şerifinde de; “şahitlik için çağrıldığı halde bildiğini gizleyerek, şahitlikten kaçınan kimse, yalancı şahitlik yapmış gibidir.” buyurmuşlardır. [8]
Yalancı şahitlik yapan her şeyden önce kendisine zulmetmiş, ve en büyük kötülüğü yapmıştır. Çünkü başkasının dünyası için kendi ahiretini ebedi mutluluk yurdunu satarak cehennemi satın almıştır. Bunun yanında haklı çıkarmak için şahitlik yaptığı kimseye de kötülük yapmıştır. Çünkü haksıza yardım etmiş, onu haklı göstermiş ve aleyhine yalancı şahitlik yaptığı kimseye de zulmetmiştir. Onun hakkını başkasına çiğnetmiş, hakkının zayi olmasına yol açmış, onu herkesin nazarında haksız duruma düşürmüş, ayrıca mahkemeyi de yanıltmıştır.
Sevgili Peygamberimiz (sav) ; “Ben de bir insanım. Sizler aranızdaki anlaşmazlıkları bana getirmektesiniz. Olabilir ki biriniz delillerini diğerinden daha iyi arz eder, ben de ondan işittiğim şekilde hükmedebilirim. Bu şekilde kime kardeşinin hakkını vermişsem , ona ateşten bir parça vermiş olurum.”[9]
Yalancı şahitliğin kefareti yoktur. Yalnız tevbe etmekle de bunun vebalinden kurtulmak kolay değildir. Çünkü bu bir kul hakkıdır ve bu hakkı ihlal eden kişi, ancak mağdur ettiği tarafın zararını telafi ederek, helallik isteyip gönlünü aldıktan ve bir daha yapmamak üzere tevbe edip, Allah’dan af diledikten sonra affını ümit edebilir. Mü’min acı da olsa gerçeği söyleyen ve kendi aleyhine bile olsa hakikat ve adaletten ayrılmayan insandır


III- Konu İle İlgili Ayet ve Hadisler

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَو الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيّاًأَوْ فَقَيراً فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” [10]

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَىأَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” [11]
Mü’minlerin vasıfları sayılırken şöyle buyurulmaktadır:

وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُون
“Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.” [12]
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِمَرُّوا كِرَاماً

“Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.”[13]
Konu ile ilgili faydalanılabilecek diğer ayetler ise şunlardır:
Ahzap,33/ 58, Bakara,2/ 140-142 –146 -188-282-283; Al-i İmran, 3/169;Nisâ,4/ 135;Hadid,11/19; Maide,5/8-106-108; En’am, 6/152; Ahzab,33/70-71;Talak, 65/2. ayetlere bakılabilir.

وعن زيد بن خالد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ ﺺ: أَ أخْبرُكُمْ بِخَيْرِ الشُّهَدَاءِ؟ الَّذِي يَأتِي بِشَهَادَتِهِ قَبْلَ أنْ يُسْألَه

Zeyd İbnu Halid (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Size şahidlerin en hayırlısını haber vermeyeyim mi: O kendisine taleb edilmezden önce şehadet etmeye gelendir." [14]

عن أبي بكر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ ﺹ: أَ أُنَبِّئُكُمْ بِأكْبَرِ الْكَبَائِرِ؟ ثﻶَثاً. قُلْنَا: بَلى. قَالَ: اﻻشْرَاكُ باللّهِ، وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ، وَقَتْلُ النَّفْسِ، وَكَانَ مُتَّكِئاً فَجَلَسَ فقَالَ: أَﻻ وَقَوْلُ الزُّورِ، وَشَهَادَةُ الزُّورِ. فَمَا زَالَ يُكَرِّرُهَا حَتّى قُلْنَا لَيْتَهُ سَكَتَ
Ebu Bekr (RA) dan rivayet olunmuştur.Peygamberimiz: "Büyük günahların en büyüğünü size haber vereyim mi? buyurdu. Dinleyenler: Evet, bildir, ey Allah'ın Resûlü, demeleri üzerine, Peygamberimiz: Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek buyurdu. Sonra da dayandığı yerden ayrıldı ve oturdu: İyi dinleyin, bir de yalan söz, yalan şahitliğidir, buyurdu. Bu sözü durmadan tekrar ediyordu. Orada bulunanlar: Keşke sükut buyursalar, dediler.[15]

وعن أيمن بن خُرَيْم بن فاتك قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ( ﺹ): عُدِلَتْ شَهَادَةُ الزُّورِ إشْرَاكاً بِاللّهِ تَعالى. ثُمَّ قَرَأ: فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ ا‘وْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ حُنَفَاءَ للّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ.
Eymen İbnu Hureym İbni Fatik anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):"Yalan şehadet Allah'a şirkle bir tutulmuştur!" buyurdular ve şu ayeti okudular. (Mealen): "...Putlara tapmak gibi bir pislikten ve yalan sözden de kaçının." (Hacc, 22/30). [16]

VI- Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
Hadisler: Müslim, Akdiye 19, (1719); Muvatta, Akdiye 3, (2, 720); Ebu Davud, Akdiye 13, (3596); Tirmizî, Şehâdât 1, (2296). Ebu Davud, Edeb, 7; Ebu Davud, Edeb, 93; Tirmizî, Fiten, 3; Şamil İslam Ansiklopedisinin Şahitlik mad.
Lütfi Şentürk, Seyfeddin Yazıcı, İslam İlmihali, DİB. Yay. İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye; Hadis Ansiklopedisi, c: 5.; Dinde yalan yoktur Nazmi (Nizami) Sakallıoğlu. İstanbul: Alan Yayıncılık, 1990
[1] Süleyman Ateş, Kur’an araş.Kaba Yay. 22/369 -370
[2] Türkçe 113 /187
[3] Müslim, iman,46, hadis 171, İbn kesir, Tefum 1 /375
[4] Müslim, İman 46, İbn Kesir Tefsir 1 /375
[5] Müslim İman 46; 173Ebu Davud, üyü,6, İbn Kesir, 1/376
[6] Nisa 4 /135
[7] Buhari Şehadet, 10.Edeb 6, Eyman,16 Diyat, 2. Müslim, İman, 143.
[8] Taberani, Bkz. Mecmeuz- Zevad IV, 200
[9]Buhari, Şehadat, 27.
[10] Nisa,4/135
[11] Maide,5/8
[12] Meariç,70/33
[13] Furkan,25/72
[14] Tirmizî, Şehâdât 1, (2295), (IV ,544)
[15] Buhari, Şehâdet, 10, (III,152)
[16] Tirmizî, Şehâdât 3, (2299-2300, 2301); (IV, 547)