22 Ekim 2008 Çarşamba

ORUÇ İBADETİ VE FAZİLETİ

ORUÇ İBADETİ VE FAZİLETİ
Oruç ibadeti, İslam'ın beş temel esasından biridir.[1] Farz oluşu kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Yüce Allah,
يا ايها الذين امنوا كتب عليكم الصيام كما كتب على الذين من قبلكم لعلكم تتثون
“Ey müminler! (Kötülüklerden ve haramlardan) korunmanız için oruç tutmak, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” (Bakara, 2/183) buyurmuştur. Peygamberimiz (a.s.) ise
من صام رمضان ايمانا واحتسابا غفر له ما تقدم من ذنبه
"Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır buyurmuştur.[2]
Oruç Kelimesinin Anlamı
Oruç kelimesi âyet ve hadislerde "savm" ve "sıyâm" kelimeleriyle ifade edilmiştir. Oruç, Kur'an lisanındaki savm'ın karşılığıdır. Savm, en büyük Arap dil ansiklopedilerinin verdiği bilgiye göre terk ve 'direnç' manasıyla sabır anlamlarına gelmektedir. Bu kelime sözlükte kişinin kendisini yeme, içme, yürüme ve konuşma gibi her hangi bir söz, eylem ve davranıştan alıkoyması anlamlarına gelir. Kur'ân'da bu anlamda kullanılmıştır. (Meryem, 26) Dini bir terim olarak savm; müminin ibadet niyetiyle imsâk vaktinden iftar vaktine kadar kendisini yeme, içme ve cinsel ilişkiden alıkoyması demektir.[3] Savm'ın kök anlamlarından yola çıkarak, orucun 'tutmak' ve 'bırakmak' gibi birbirine zıt iki anlamı birden taşıyan bir ibadet olduğunu kolayca anlayabiliriz. Orucun amacı da, bu anlamın insan hayatında aktif hale gelmesini sağlamaktır: 'tutmaya değer olanları tutmak' ve 'bırakılması gerekli ve yararlı olanları bırakmak'. Orucu emreden Kur'an ayetinin, bu emrin gerekçesi olan şu hitapla bitmesi, yukarıdaki sonuçla bire bir örtüşmektedir: "leallekum tettukûn: umulur ki sakınır/korunursunuz." Sonuçta, yalnızca 'sakınanlar korunurlar'. Ancak 'terketmeyi' bilenler 'direnebilirler'. Kalıcı ve iyi birşeyler 'tutmak' için, geçici ve kötü şeyleri 'bırakmak' şarttır. Bazen 'tutabileceğiniz' şeylerin sayısı, 'bırakabileceğiniz' şeylerle orantılıdır.
Terk etmeden elde etmeyi istemek, bedel ödemeden kazanmakla aynı anlamı taşır.
Oruç Evrensel Bir İbadettir
Oruç ibadeti insanlık tarihi kadar eskidir. Yüce Allah,
كتب عليكم الصيام كما كتب على الذين من قبلكم
“Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” âyeti ile orucun Hz. Adem’den Hz. Muhammed (a.s.)’a kadar bütün insanlara farz kılındığını bildirmektedir. Tâbîîn müfessirlerinden Katâde b. Dâime, Allah’ın önceki toplumlara farz kıldığı orucun Ramazan orucu olduğunu söylemiştir.[4] Yahûdiler, Ramazan orucunu terk etmişler, yerine yılda bir gün oruç tutmaya başlamışlardır. Hıristiyanlar ise sıcak sebebiyle orucu bahar mevsimine almışlar, bu değişimin karşılığı olarak 10 gün ilave yapmışlardır. Daha sonra 10 gün daha ilave ederek orucu 50 güne çıkarmışlardır.[5]
Oruç kimlere farzdır: Oruç, İslam’ın beş temel esasından biri olup, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş, mukim ve sağlıklı kadın ve erkek her mümine farzdır. Adetli ve loğusa kadınlar oruç tutmazlar, tutmadıkları oruçlarını daha sonra kaza ederler. Oruç ibadetini yerine getiren Allah ve Peygambere itaat etmiş olur.
Oruç nasıl tutulur: Oruç, fecr-i sâdıktan güneşin batmasına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiyi terk etmek suretiyle tutulacaktır. Ramazan ayı, 29 veya otuz gündür, 28 veya 31 gün olmaz.[6] Ramazan orucuna akşamdan niyet edilebilir. Uyuyakalıp sahura kalkamayanlara bir şey yiyip içmemek şartıyla kaba kuşluk vaktine kadar oruçlarına niyet edebilirler.
Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Haller: İslâm dini, kişileri güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Buna göre aşağıdaki durumlarda kişiler, oruç tutmakla yükümlü kılınmamış, daha sonra kaza etmeleri veya yerine fidye vermelerine ruhsat tanınmıştır:
a) Bir kimse Ramazan ayında 90 km veya daha fazla bir uzaklığa Hanefî bilginlere göre 15 günden, Şâfiî bilginlere göre giriş ve çıkış günleri hariç 4 günden az bir zaman için yolculuğa çıkarlarsa Ramazan orucunu tutmayabilirler (Bakara 2/183-184). Yolculuğa çıktıklarında sahabeden bazısı oruç tutmuş bazısı da tutmamıştır.[7] Bu kimseler, daha sonra tutamadıkları oruçlarını kaza ederler.Geceden oruca niyetlenip de, gündüz yolculuğa çıkan kimse, dilerse bu orucunu bozar, dilerse tamamlar. Ancak, ayette de belirtildiği gibi orucunu tamamlaması daha iyidir. Hz. Peygamber, Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu bozmuştur.[8]
b) Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe eden kimse ile, hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayabilirler.[9] Uzman doktorlar, bir kimsenin oruç tutması halinde hasta olacağını bildirirlerse bu kimseler de oruç tutmayabilirler. Daha sonra iyileşince oruçlarını kaza ederler. Ölünceye kadar iyileşmeyen, tedavisi olmayan bir hastalığı olanlar oruç tutmazlar, imkânları varsa fidye verirler. İmkânları yoksa bir şey yapmaları gerekmez.
c) Hamile ve emzikli kadınlar, oruç tuttuklarında kendilerine veya çocuklarına bir zarar vermesi söz konusu ise, oruç tutmayabilirler.[10] Daha sonra oruçlarını kaza ederler.
d) Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp yerine fidye verebilirler.[11]
e) Oruçlu bir kimse, açlıktan veya susuzluktan dolayı beden ve ruh sağlığının ciddi derecede bozulması tehlikesi ile karşılaşması halinde orucunu bozup daha sonra kaza edebilir. Böyle bir kimsenin orucuna devam etmesi ölümüne sebep olacak nitelikte ise, orucunu açmaması haram olur.
f) Zor ve meşakkatli bir işte çalışmak zorunda olan bir kişi, oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar gelmesinden korkuluyorsa, orucunu tutmaya bilir. Bu durumda olanlar, izin günlerinde veya müsait zamanlarda tutamadıkları oruçları kaza etmelidirler. Yıllık izninin bulunmaması ve haftalık izninin de yeterli olmaması gibi mazeretlerle buna da imkan bulamayanlar, fidye vermelidirler.
Orucu Bozup Bozmayan Şeyler:
1. Oruçlu iken bilerek bir şey yiyip içmek, cinsel ilişkide bulunmak ve isteyerek ağız dolu kusmak orucu bozar.[12]
2. Unutarak yiyip içmek, kan vermek. Peygamber Efendimiz,
اذا نسي فاكل او شرب فليتم صومه فانما اطعمه الله و سقيه
"Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü onu, Allâh yedirmiş, içirmiştir" buyurmuştur.[13] Unutarak yiyen içen kişi, oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzındakileri çıkarıp ağzını yıkar ve orucuna devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur.
3. Oruçlu iken rüyada ihtilam olmak orucu bozmadığı gibi, gusletmeyi geciktirerek cünüp olarak sabahlamak da oruca bir zarar vermez.[14] Ancak, zorunlu bir durum olmadıkça, hemen boy abdesti alınmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber’in Ramazan’da imsaktan sonra yıkandıkları hadis kaynaklarında yer almaktadır.
4. Kendiliğinden kusmakla oruç bozulmaz. [15] Ancak kişinin kendi isteği ve müdahalesiyle meydana gelen kusma, ağız dolusu olması halinde, orucu bozar. Nitekim Hz. Peygamber
. من ذرعه قيئ وهو صائم فليس عليه قضاء و ان استقاء فليقض
"Oruçlu kimseye kusmak gelir de kendisine hakim olamazsa ona kaza gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin" buyurmuştur.[16]
5. Oruçlu kimselerin iğnelerini iftardan sonra yaptırmaları yerinde olur. Oruçlu iken iğne yaptırmak zorunda olanlar, tedavi ve aşı amaçlı iğne yaptırabilirler; oruçları bozulmaz. Ancak, oruçlu iken gıda ve vitamin iğneleri yaptırmak, damardan serum ve kan almakla oruç bozulur. Daha sonra bu oruç kaza edilir.
6. Ağız veya burnundan su girip yutmadıkça, oruçlu kimsenin yıkanması orucuna zarar vermez. Bu itibarla, ağız ve burnundan su kaçırmamak şartıyla oruçlunun yıkanmasında bir sakınca yoktur.
7. Sprey kullanmak zorunda olan astımlı hastalar oruç tutmayabilirler ve tutamadığı günler sayısınca fidye verebilir. İleride sağlığına kavuşursa, fidye vermiş olsa da, tutamadığı orucunu kaza eder. Ancak böyle bir kişi oruç tutmak isterse, kullanmak zorunda kaldığı sprey orucunu bozmaz.
8. Parfüm veya kolonya sürünmek ve koklamak orucu bozmaz.
9. Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması orucu bozar.
10. Diş fırçalamakla oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macunun, misvak parçalarının veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur.
11. Günümüzde üretilen sakızlarda, ağızda çözülen katkı maddeleri bulunduğundan, ne kadar itina edilirse edilsin bunların yutulmasından kaçınılması mümkün değildir. Bu sebeple bu tür sakız çiğnemek orucu bozar. Ancak kenger sakızı gibi katkısı bulunmayan sakızlarla daha önce çiğnenmiş olup içinde hiç katkı maddesi kalmamış olan ve çiğnendiğinde hiçbir eksikliğe uğramayan sakızların çiğnenmesi orucu bozmaz. Bununla birlikte, oruçlu iken bu tür sakızları çiğnemek mekruhtur.
12. Kan aldırmak orucu bozmaz. Nitekim Hz. Peygamber ihramlı iken ve oruçlu bulunduğu sırada kan aldırmış[17] ve
ثلاث لايفطرن الصائم الحجامة و القيئ والاحتلام
"Üç şey vardır orucu bozmaz: Kan aldırmak, kusmak, ihtilam olmak" buyurmuştur. [18]
13. Göz ve burna akıtılan ilaç, genze ulaşması halinde orucu bozar. Çünkü genze ulaşan maddeler boğaza, oradan da mideye ulaşır. Bu durumda oruçlu o günkü orucuna devam eder. Ramazandan sonra bir gün kaza eder. Kulak ile boğaz arasında da bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su veya kulak zarını geçmeyecek nitelikteki ilaçların kullanılması orucu bozmaz. Fakat kulak zarı delik olan kişinin kulağına herhangi bir sıvının akıtılıp boğazına ulaşması halinde orucu bozulur. Ayrıca kulak zarını geçip boğaza ulaşabilecek nitelikteki ilaçların kullanılması da orucu bozar.
Mazeretsiz Oruç Bozmak
Geçerli bir mazereti olmadığı halde Ramazan orucunu tutmayan bir Müslüman Allah’a ve Peygambere isyan etmiş, pek çok sevap ve manevi nimetten yoksun kalmış ve büyük günah işlemiş olur. Mazeretsiz olarak tutmadığı bir günlük Ramazan orucunun yerine başka zamanlarda ömür boyu oruç tutsa telâfi edemez. Peygamberimiz (a.s.);
من افطر يوما من رمضان من غير رخصة و لا مرض لم يقض عنه صوم الدهر كله و ان صامه
“Kim hastalığı ve bir ruhsatı olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmasa bütün günleri oruç tutsa yine bu orucu yerine getiremez” buyurmuştur.[19]
Kaza, gününe gün tutmaktır. Kefaret ise; peş peşe iki kamerî ay oruç tutmakla buna gücü yetmeyenler ise akşamlı sabah bir fakiri 60 gün veya 60 fakiri bir gün doyurmakla yerine getirirler. Kefaret orucu ara verilmeden peş peşe tutulur. Adet veya loğusalık halinde bulunan kadınlar, bu günlerinde keffaret oruçlarına ara verirler. Bu durumlarından çıkar çıkmaz ara vermeden keffaret orucuna devam ederek 60 günü tamamlarlar.
Mazeret Sebebiyle Orucu bozmak
Yolculuk, hastalık gibi meşru bir mazerete dayalı olarak bozulan orucun, sadece kaza edilmesi gerekir. Ayrıca, kasıt olmaksızın yemek-içmek; beslenme amacı ve anlamı taşımayan, yenilip içilmesi mutat olmayan veya insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi orucu bozup, sadece kazasını gerektirir.Ramazan ayında dinen geçerli bir mazeret olmaksızın oruç tutmayanlar Allah'a isyan ve büyük günah işlemiş olurlar.
Mazeret Sebebiyle Hiç Oruç Tutamayanlar
Şeker ve kanser hastalığı gibi oruç tutmaya mani olan ve tedavisi de mümkün olmayan bir hastalığı olanlar, oruç tutmazlar bunun yerine imkânları varsa her oruç için bir fidye verirler (Bakara 2/184). Fidye, fakir bir kişiyi bir gün akşamlı sabahlı doyurmak veya doyacağı kadar para vermek vermektir.
يريد الله بكم اليسر ولا يريد بكم العسر “Allah size kolaylık diler zorluk dilemez” anlamındaki âyet, ibadetlerdeki kolaylığı ifade eder.
ORUÇ VE NEFİS TERBİYESİ
Oruç ibadetinin Allah rızasını kazanmanın yanında temel amaçlarından biri de kişinin nefsini terbiye etmesi, söz, fiil ve davranışlarına çeki düzen vermesidir. Bu husus hem Kur'ân'da hem de Peygamberimizin hadislerinde açıkça zikredilmektedir: Orucun farz olduğu bildirilen âyette şöyle buyrulmaktadır:يا ايها الذين امنوا كتب عليكم الصيام كما كتب على الذين من قبلكم لعلكم تتقون “Ey müminler! (Kötülüklerden ve haramlardan) korunmanız için oruç tutmak, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” (Bakara, 2/183).
Orucun şehvetini kıran bir özelliği vardır.[20] Hadis-i şerîf, orucun gayesinin insanın edep ve ahlakını güzelleştirmek olduğunu açıkça ifade etmektedir. Eğer oruç, insanı kötü söz, eylem ve davranışlardan uzaklaştırmıyor, edep ve ahlakını güzelleştirmiyorsa amacına ulaşamamış demektir, böyle bir oruçtan istenilen sevap da elde edilemez. Nitekim Peygamberimiz (a.s.),
من لم يدع قول الزور والعمل به فليس لله حاجة في ان يدع طعامه و شرابه
“Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur”[21] ve
رب صائم ليس له من صيامه الا الجوع و رب قائم ليس له من قيامه الا السهر
“Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz) kalmalarıdır. Nice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri sadece uykusuz kalmaktır” [22] buyurmuştur. Dolayısıyla oruç tutan insan; yalan, yalancı şahitlik, gıybet, iftira, hile, aldatma, kötü söz ve benzeri davranışlardan uzak, iş ve işlemlerinde, söz ve sözleşmelerinde, alım ve satımlarında dürüst ve dosdoğru olmalıdır. Gerçek anlamda tutulan oruç, hem kötü söz ve davranışlara, hem de cehennem ateşine karşı perde olur; kişiyi fuhuş ve edep dışı davranışlardan alıkoyar, çünkü “orucun şehveti kıran bir özelliği vardır”.[23] Oruç tutan insan sabırlı olmayı öğrenir. Çünkü Peygamberimizin beyanı ile الصوم نصف الصبر “Oruç sabrın yarısıdır”.[24]
İnsanın günah işlemesine genellikle iki şey sebep olur. Biri şehevî arzuları, diğeri dili ve midesidir.
من يتكفل لي ما بين لحييه و ما بين رجليه اتكفل له بالجنة
“Kim diline ve ırzına sahip çıkacağına güvence verirse ben de o kimsenin cennete gireceğine güvence veririm”[25] anlamındaki hadis, insanın şehevî arzularına, konuşmasına, yeme ve içmesine dikkat etmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Oruç Kişiyi Şükre Yöneltir: İnsan, kendisine verilen nimetlere karşı şükretmekle yükümlüdür. Şükür ise ancak, nimetin kıymetini takdir etmek, nimeti doğrudan doğruya Allah’tan bilmek ve nimete ihtiyaç hissetmekle mümkündür. Ramazan dışında insan, gerçek açlığı tam olarak hissetmediği için nimetlerin değerini tam olarak takdir edemeyebilir. Ramazan ayında kişi, oruç sayesinde nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunu kavrar ve gerçek görevi olan şükre yönelir.
Oruç Kötülüklerden Korur: Orucun bir özelliği de oruçluyu kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur.
Hz Peygamber (a.s.) bu hususu şöyle dile getirmiştir:
الصِّيَامُ جُنَّةٌ ، فَلاَ يَرْفُثْ وَلاَ يَجْهَلْ ، وَإِنِ امْرُؤٌ قَاتَلَهُ أَوْ شَاتَمَهُ فَلْيَقُلْ إِنِّى صَائِمٌ . مَرَّتَيْنِ
“Oruç bir kalkandır. O halde oruçlu kötü söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin...”[26]
“Oruç bir kalkandır” ifadesiyle orucun, oruçluya melek özelliği kazandıracağı ve böylece onu kötülüklerden koruyacağı belirtilmiştir.
Oruç Sabır ve İrade Gücü Kazandırır: İnsan hayatının tatlı ve huzurlu günleri olduğu gibi, acılı ve sıkıntılı dönemleri de vardır. Çoğu kere nimet ve rahmete ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır başarıya ulaşmanın en önemli şartlarından biridir. Oruçlu olduğu için sahip olduğu şeylere el sürmeyen kişi, iradesine hakim olmuş, nefsini zorluklara alıştırarak eğitmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur. Böyle bir insan acılı ve sıkıntılı durumlar karşısında sabır ve tahammül göstererek soğukkanlılığını koruyabilir. Bu sebeple oruç, insana ileride karşılaşabileceği güçlüklere karşı hazırlık eğitimi yaptırır.İnsan fıtratı, başkaldıran bir yapıya sahip olduğu için çoğu zaman aşırılıklar gösterir. Onun aşırılıklarını bastırmak için iradeyi güçlendiren ruhu arındıran oruca mutlaka ihtiyaç vardır.
Oruç Ahlakı Güzelleştirir: Oruç insana iyi huylar kazandıran köklü bir irade terbiyesi ve ahlak eğitimidir. Bir hadis-i Şerifte şöyle buyrulmaktadır:
مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فِى أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ
“Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah, onun yemesini-içmesini bırakmasına hiç değer vermez”[27] anlamındaki hadis, orucun hedefinin kötü huylardan uzak kalmak olduğunu açıkça göstermektedir.
Oruç kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve iyi alışkanlıklar kazanmak için çok önemli bir fırsattır. Alışkanlıkların insan hayatı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Kötü alışkanlıklara müptelâ olan, onların etkisinden kurtulmak için çok kuvvetli bir iradeye sahip olmalıdır. Şeytanın insanları kötü alışkanlıklara çekmek için en çok kullandığı iki yol mide ve şehvettir. Oruçla bu tehlikenin önüne geçilmiş olur. Dolayısıyla Allah rızası için tutulan oruç, insanı günahlardan uzaklaştırdığı gibi, gönüllerde güzel duyguların yeşermesine de vesile olur.
Oruç Sağlığı Korur: Bugün orucun insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri tüm dünyada bilinen ve kabul edilen bir gerçektir Orucun sağlığa ilişkin yararları tıp uzmanlarınca ortaya konulmaktadır. İnsan vücudunun bütün gün çalışarak yorulan uzuvları, uyku ve istirahat ile dinlendiği gibi, bir yıl boyunca durmadan çalışan vücut makinesi adeta Ramazan ayında dinlenmeye ve bakıma alınmış gibi olur. Oruç, özellikle mide ve sindirim organlarının dinlenmesi ve daha sonra görevlerini daha iyi yapabilmesi için verilmiş iyi bir mola, iyi bir perhiz niteliğindedir. Birçok hastalıkların tedavisinde doktorların perhiz ve diyet tavsiye etmeleri de bunu te’yid etmektedir. Burada Hz. Peygamberin konuya ilişkin bir hadisini belirtmek gerekir:
صُومُوا تَصِحُّوا “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız”.
Oruç tutan insan;
-Allah ve Peygambere itaat etmiş ve büyük sevap kazanmış olur.
-Allah’ın verdiği nimetlere şükretmiş ve aç kalanların hallerini öğrenmiş olur.
-Sağlığını korumuş, nefsini terbiye etmiş ve irâde eğitimi yapmış olur.
-Sabır ve metanet kazanmış, kötü söz ve davranışlardan korunmuş olur.
-Ahlâkını güzelleştirmiş ve imanının bilincine ermiş olur.
-İbadet zevkini tatmış, Allah’ın rızasını ve cennetini kazanmış olur.
KONUYLA İLGİLİ AYETLER
لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوﺍ كُتِبَ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” buyurulmuştur (Bakara, 2/183).
KONUYLA İLGİLİ HADİSLER
كل عما ابن ادم يضاعف الحسنة بعشر امثالها الى سبعمائة ضعف
“Adem oğlunun her ameline kat kat sevap verilir Bir iyilik on mislinden yedi yüz misline katlanır” buyurmuş, Yüce Allah da
الا الصوم فانه لي و انا اجزي به يدع شهوةه و طعامه من اجلى
“Oruç hariç, çünkü oruç benim içindir, onun mükâfatını da ben vereceğim, oruç tutan kimse şehvetini ve yemesin-içmesini benim için terk etmektedir” “كل عمل ابن ادم له الا الصيام فانه لي و انا اجزي به
Oruç hariç, Adem oğlunun her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, onun ödülünü ben vereceğim"[28] buyurmuştur.
ان في الجنة بابا يقال له ريان يدخل منه الصائمون يوم القيامة لا يدخل منه احد غيرهم
“Cennette reyyân adında bir kapı vardır ki buradan kıyamet gününde sadece oruç tutanlar cennete gireceklerdir”[29] ve
من صام يوما في سبيل الله باعد الله وجهه عن النر سبعين خريفا
“Kim Allah için bir gün oruç tutarsa Allah yetmiş yıllık bir mesafe kadar onu cehennem ateşinden uzaklaştırır”[30] anlamındaki hadisler de orucun değerini ifade etmektedir.
VI) Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
NEVEVİ, Riyazü’s-Salihin, Ter. Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvamuddin Burslan, DİB yayınları, Ankara 1972.
Türkçe Tercüme ve Şerhi: Riyazü’s-Salihîn Peygamber Efendimizden Hayat Ölçüleri, Hazırlayanlar. Prof.Dr. M.Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Doç Dr. Raşit Küçük, Erkam Yayınları, İstanbul 1997.
Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı, Din ve Bilimin Işğında Oruç ve Sağlık, DİB. yayınları, Ankara 2004.
Dr. Yaşar Yiğit, “İbadet Anlayışı Açısından Oruç” Diyanet Aylık Dergi, Aralık 1999, sayı 108; “Ben Oruçluyum Diyebilmek…” Diyanet Aylık Dergi, Kasım 2001, sayı 131.
TDV İslâm Araştırmaları Merkezi Tarafından Hazırlanan İlmihal,
İsmail Karagöz, Diyanet Örnek Vaazları

[1] Müslim, Îmân, 1. 5. I, 37, 40.
[2] Buhârî, İman, 28. II, 228. Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 13. II, 523.
[3] Rağıb el-Isfehânî, el-Müfredat fî Garîbi'l-Kur'ân, s-v-m maddesi.
[4] Taberî, Cerir b. Abdullah, Câmiu'l-beyân An Te'vîli Âyi'l-Kur'ân, II, 2/130, Beyrut, 1988. 30 cüz, 15 cilt.
[5] bk. Taberî, II, 130-131. Yazır, Hamdi, Hak Dîni Kur'ân Dili, I, 626. Eser Neşriyat, İstanbul, 1971.
[6] Müslim, Sıyâm, 7-20. I, 760-762.
[7] Tirmizî, Savm, 19. III, 92.
[8] Buharî, Savm, 34, II, 238.
[9] Ebû Dâvûd, Savm, 44. II, 798. Tirmizî, Savm, 21. III, 94.
[10] Nesâî, Sıyam, 62. IV, 150; İbn Mace, Sıyam,3. I, 533.
[11] Bakara, 2/184.
[12] Tirmizî, Savm, 25-26. III, 98, 100.
[13] Buhari, Savm, 26. II, 234; Müslim, Sıyâm,170. I, 809. Ebû Dâvûd, Sıyam, 39. Tirmizî, Savam, 26. III, 100. İbn Mâce, Sıyam, 15.
[14] Buhârî, Savm, 22, 25. II, 232. 235; Müslim, Sıyâm, 76-77. I, 780.
[15] Tirmizî, Savm, 24-5. III, 97-98.
[16] Ebû Dâvud, Savm,, 32. II, 776. Tirmizi, Savm, 25. III, 98.
[17] Buharî, Tıb, 11. VII, 14; Sayd, 11. II, 214; Savm, 32. II, 237; Ebû Davûd, Savm, 29, II, 773; İbn Mâce, Sıyâm, 18. I, 537.
[18] Tirmizi, Savm 24. III, 97.
[19] Ebû Dâvûd, Savm, 38. I, 789. Tirmizî, Savm, 27. III, 101. İbn Mâce, Savm, 14. I, 535.
[20] Buhârî, Savm,11. II, 229.
[21] Buhârî, Savm, 9. I I, 228. Ebû Dâvûd, Savm, 25. I, 767. Tirmizî, Savm, 16. III, 87. İbn Mâce, 21. I, 539.
[22] İbn Mâce, 21. I, 539.
[23] Buhârî, Savm, 11. II, 229.
[24] Tirmizî, Deavât, 87. V, 536.
[25] Tirmizî, Zühd, 60. IV. 606.
[26] Buharî, Savm,2, II, 226; Müslim, Sıyam,163. I,807; Ebû Davud, Savm, 25. II,768.
[27] Buhârî, Savm, 8; II,228; Ebû Davud, Savm,25. II,767.
[28] Buhârî, Sıyâm, 9. I, 228.
[29] Müslim, Sıyâm, 166, I, 808.
[30] Müslim, Sıyâm, 168, I, 808.