22 Ekim 2008 Çarşamba

NAMAZIN ÖNEMİ VE HİKMETİ

NAMAZ KELİMESİNİN ANLAMI :
Farsça bir kelime olan namaz: Kur’an’da “salat” kelimesi ile ifade edilmektedir. Salat: kelimesi ise “Dua etmek, övmek, ta’zim etmek” anlamlarına gelir.
Din ıstılahında ise namaz; “Peygamberimizin uyguladığı şekilde yerine getirilen kalp, dil ve bedenle birlikte yapılan bir ibadettir.” (Elmalı Hamdi Yazır-Hak Dinin Kuran Dili I 150-191)
Namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i Şehadetten sonra, İslam binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı, ergenlik çağına ulaşan kadın-erkek her müslümana farzdır. Farziyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Namaz beş vakit olarak günün belli zaman dilimleri içerisinde yerine getirilmesi gereken bir farzdır.
“………namazı dosdoğru kılın, çünkü namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” (Nisa 4/103)“Kur’an-ı Kerimde namazın kılınmasına dair birçok Ayet bulunmasına rağmen nasıl kılınacağı tam olarak bildirilmemiştir. Namazın nasıl kılınacağını ashabına öğreten Peygamberimiz (s.a.v) dir. Beş vakit namazın vakitlerini ve nasıl kılınacağını da Peygamberimiz (s.a.v)’e Cebrail (a.s) göstermiştir.
Peygamberimiz namazı bizzat kılarak ashabına göstermiş ve “Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın” buyurmuştur. (Buhari-Sahih ezan 10/8, I:155)
Peygamberimizin öğrettiği ve bize tevatüren gelen şekliyle –sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı- olmak üzere günde beş vakit namazı kılmak müminlerin kulluk görevidir.
Namazın terki için dinimizde hiçbir mazeret yoktur. Namazın terk edilmesi ve meşru bir mazereti bulunmaksızın vaktinde eda edilemeyip kazaya bırakılması büyük günahlardan biridir. Her müslümanın beş vakit namazını vakti içinde eda etmesi, geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazereti olmadıkça, namazını kazaya bırakmaması gerekir. Namazı vaktinde eda etmek o kadar önemlidir ki; Hz. Peygamber (s.a.v) bazı gazvelerinde, daha sonra da Ashab-ı Kiramın Mecusilerle yaptıkları gazvelerde “korku namazı” kılmışlar, düşman korkusu yüzünden namazı kazaya bırakma yolunu tercih etmemişlerdir.
Günlük işler, ticaret, meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuklar namaza engel teşkil etmemelidir. Kadınların özel halleri, deli olmak, bayılmak hariç namaz kılmamanın hiçbir mazereti yoktur. Ayrıca dinimiz namazın yerine getirilmesi için her türlü kolaylığı sağlamıştır. Bunun için namaz her hal ve şartta mutlaka kılınmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili şöyle buyurulmuştur:
“Allah’ın yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde, hiçbir ticaretten ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah-akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar. (Nur 24/37-38)
NAMAZIN KİŞİYE KAZANDIRDIKLARI :
Namaz insana maddi ve manevi birçok kazanımlar sağlar:
A- Allah’ı anmış olur:
İbadetlerden maksat Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmanın en güzel yollarından biri Kur’an-ı Kerim okumak ve namaz kılmaktır. Yüce Allah “Beni anmak için namaz kıl” buyurmuştur. (Ta-ha 20/14)
Namaz, Allah’ı sürekli hatırlamanın en büyük vesilesidir. Namaz kılan kimse hem Kur’an okumuş, hem Allah’ı tekbir, tesbih ve dua ile anmış olur. Her türlü zikir namaz da toplanmıştır.
B- En faziletli ibadeti ifa etmiş olur:
Namaz ahirette ilk sırada hesabı sorulacak olan bir ibadettir. Çünkü namaz, amellerin en faziletlisi ve Allah’a en sevimli olanıdır.
· “Amellerin Allah’a en sevimli olanı hangisidir?” sorusuna Peygamberimiz “Vaktinde kılınan namazdır.” (Buhari-Mevakıt 5, I. 134)
· “Amellerin hangisi daha faziletlidir” sorusuna ise yine; “Vaktinde kılınan namazdır” cevabını vermiştir. (Buhari Mevakıt 5. I. 34, Müslim-iman-137, I, 99)
C- Maddi ve manevi kirlerden temizlenir:
Namaz, işlenmiş hata ve günah kirlerinin giderilmesini sağlar. Peygamberimiz (s.a.v) beş vakit namazını kılan kimseyi günde beş defa bir nehirde yıkanan bir kimseye benzetmiş ve şöyle demiştir:
“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir ırmak olsa ve burada günde beş defa yıkansa bu kimsede hiç kir kalır mı? Sahabenin “Hayır hiçbir kir kalmaz” diye cevap vermeleri üzerine; “İşte beş vakit namazda böyledir. Allah bu sebeple günahları temizler” buyurmuştur, (Buhari- Mevakıt 6. I. 134)
Namaz insanın maddi ve manevi temizliğinin vasıtası olmaktadır. Çünkü namaz kılmak için abdest almak, gerekiyorsa gusül abdesti almak suretiyle insan vücut temizliğini yapmış olur. Ayrıca elbisenin ve namaz kılınacak yerin temizlenmesi gerektiği için bir üst baş temizliği de yapılmış olur.
Vücut, elbise ve namaz kılınacak yeri temizlemek namazın şartı olduğu için namaz, kişiyi temiz olmaya mecbur eder.
D- Günahlardan ve kötülüklerden korunur:
Namaz insanın fikir, kalp, ruh ve niyet temizliğini temin eder. Kötülüklerden uzak tutar. Her türlü haram, çirkin söz, fiil ve davranışlardan uzak kalmasını sağlar. Esas itibariyle namaz insanı günah işlemekten alıkoyar. Nitekim bir ayette;
“Ey Peygamber, sana vahyedilen kitabı oku, namazı doğru kıl. Çünkü namaz, hayasızlıktan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut 29/45.)
E- Namaz kılan güçlüklere direnç gösterir:
Namaz güçlüklere direnç göstermede insanın en büyük yardımcısıdır. Nitekim Yüce Allah;
“Ey inananlar; sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” buyurmuştur. (Bakara 153)
F- Kusurların bağışlanmasına vesile olur:
Namaz müminlerin kusurlarına kefaret ve Allahın mağfiretine vesile olur. Peygamberimiz s.a.v şöyle
Buyurmuştur “Beş vakit namaz ve Cuma namazı, diğer Cuma namazına kadar, Ramazan diğer Ramazana kadar, büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, aralarında işlenen küçük günahlarına kefarettir.” (Müslim sahil-tahare 3/16. I. 209. Ahmed b. Hanbel-Müsned II. 229)
“Allah, beş vakit namazı (kullarına) farz kılmıştır. Kim abdestini güzelce alır, beş vakit namazını vaktinde kılar, rükuunu, secdesini ve huşuunu tam yaparsa, bu kimseye Allah’ın onu bağışlayacağına (ve cennete koyacağına) dair sözü vardır. Namazlarını kılmayan kimseye ise Allah’ın bir sözü yoktur. Dilerse onu bağışlar (ve cennetine koyar) dilerse ona azap eder.” (Ebu Davud- Sünen-salat 2/9 (I, 295-296)
G- Beş vakit namazını kılan kimse, kibir ve gururdan kurtulur:
Alnını secdeye koyan kimse, kul ve yaratılmış olduğunun farkına varır. Dinin haram kıldığı kibir ve gururu terk eder. Allah rızası için iş yapmaya alışır. Allah rızası için çalışanların yanında yer almayı kendine bir görev kabul eder.
H- Namaz Allah’ın bize verdiği sayısız nimetlere karşı bir şükürdür.
Namaza belki en az muhtaç olan kimse Allah’ın Resulu olduğu halde O ayakları şişene kadar namaz kılardı. Çünkü aynı zamanda namazı en iyi anlayan da yine Allah’ın Resulu idi.
Hz. Aişe annemiz O’na bir seferinde acıyarak; “Ey Allah’ın Resulu Allah senin geçmiş, gelecek bütün günahlarını bağışladığını söylüyor. Öyleyse kendini bunca yormak niye?” diye sormuş.
O da; “Şükreden bir kul olmayayım mı?” diye cevap vermiştir.
Öyleyse bu hadis üzerinde şöyle bir düşünelim:
Bir peygamber Allah’a şükretmek için ayakları şişinceye kadar namaz kılıyorsa, bir insan olarak bizlerin de, Yüce Yaratıcının sonsuz nimetlerine karşı teşekkür etmemiz gerekmez mi? İşte insan da; namaz yoluyla, bu şükran borcunu ödemeye, nimetlerini nezih bir dille yâd ederek kulluk vazifesini yerine getirmeye çalışmış olur.
I- Vakitleri düzene koyar:
Namazların ayet ve hadislerde bildirilen vakitlerde kılınması Allah nezdinde kabul edilmesi için şarttır. Bir müslümanın günde beş vaktini planlaması ve namazlarını vaktinde edaya devam etmesi, otomatik olarak hayatın diğer kısımlarını ve namaz aralarındaki diğer işlerini de planlaması anlamına gelir.
Bu ise gerek uhrevi olsun, gerekse dünyevi olsun, bütün işlerin en iyi şekilde planlanması neticesini doğurur.
J- İlahi murakebe altında olduğunun farkında olur.
Peygamberimiz (s.a.v)“Gece ve gündüz melekler sizi takip ederler. Sabah ve ikindi namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilahi huzura çıkarlar. Rab’leri onlara ‘-onları en iyi bir şekilde bildiği halde –kullarımı nasıl terk ettiniz?” diye sorar. Melekler ‘onları namaz kılarken terk ettik ve namaz kılarken bulduk cevabını verirler”; demiştir. (Buhari-Mevakıt 16. I. 139)


NAMAZI HUŞU İÇİNDE KILMAK:
Namazın bütün iyi etkilerini kazanmak için önemli bir şartta namazı huşu içinde kılmaktır. Bu yüzden Allah, kurtuluşa erecekler içerisinde öncelikle namazlarını huşu içinde kılanları sayar.
“Müminler, elbette kurtulacaklardır. Onlar da namazlarında huşulu dururlar, boş şeylerden yüz çevirirler, zekatlarını verirler, ırzlarını korurlar.” (Müminun 28/1-9)
Namazını huşu içinde eda eden ve namazı, hayatına hakim kılan mümin, Kur’an’da doğru yolu bulan ve kurtuluşa eren kimseler olarak ifade edilmektedir.
Namaz, irade, akıl, duygu ve bunun sonucu olarak iman sahibi bir kişi için, istemeye istemeye yerine getirmek zorunda kaldığı bir külfet değil; tam tersine, tıpkı bir aşığın maşukuna karşı duygularını anlatmak için can atması gibi zevkle ve büyük bir arzuyla yerine getirmek isteyeceği bir ibadettir. İman kalbine yerleşmiş ve gerçek mü’min niteliğini kazanmış müslümana namaz kılmak ağır ve zor gelmez.
“Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.” (Bakara 2/45)
Yüce Allah; Kur’an’da namazı üşene üşene kılmayı ve terketmeyi münafık ve kafirlerin niteliği olarak zikretmiştir.
“Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah’da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar” (Nisa 4/142)
Namazı huşu içinde kılmak; farz, vacip, sünnet ve adabına uyarak Allah’ı görüyormuş gibi ihlasla kılmaktır.
Fıkıh ve ilmihal kitaplarında namazın kılınış şekli, farzları, vacipleri, sünnetleri ve adabı detaylarıyla birlikte anlatılmaktadır. (Bakınız; İlmihal-namaz-T.D.V. yay; İlmihal-namaz-D.İ.B yay; Büyük İslam İlmihali- Ömer Nasuhi Bilmen)Müslüman olan bir kimse öncelikle ilmihal kitaplarından bunları en iyi şekilde öğrenmeli ve ta’dil-i erkana uygun olarak namazını kılmalıdır.
NAMAZIN CEMAATLE KILINMASI
Müslüman olan bir kimse mümkün olduğu kadar namazını cemaatle kılmalıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v):“Cemaatle kılınan namaz ayrı kılınan namazdan yirmi yedi derece üstündür” buyurmuştur. (Buhari-ezan 30 I, 158)Bu hadise göre cemaat halinde kılınan namazın, yalnız kılınan namaza nazaran 27 kat daha fazla sevabı vardır. Bu nisbet bir ölçüdür. Diğer hayırlı hizmetlerin ve ibadetlerin de birlik ve beraberlik halinde yapılmasının aynı şekilde kat kat fazlasıyla sevab kazandıracağına işarettir.
Öyleyse günde beş vakit Allah’ın huzuruna çıkan ve Allah’a tam olarak teslim olan her müslümanın da, tıpkı cemaatle namaz kılar gibi hak dava etrafında birleşmesi, bütünleşmesi gerekir. Ülkemizde ve dünyada Müslümanlara yapılan haksızlık ve zulümlere karşı duyarlı olmalı, hakkı tavsiye edenlerin yanında yer almalıdır. Peygamber Efendimiz, hayatı boyunca cemaate imamlık yapmış, vefatına yakın hastalandığında ise Hz. Ebu Bekir’i cemaate namaz kıldırmak için görevlendirmiş ve kendisi de cemaate katılmıştır.

NAMAZ KILMAMANIN HÜKMÜ:
Bir müminin namazını kılmaması düşünülemez. Çünkü beş vakit namazı kılmamak Allah’a isyan etmektir, büyük günahtır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde namazlarını kılmayan kimselerin cezalarını çekeceklerini bildirmektedir.
“Onlardan (Peygamber ve Salih kimselerden) sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular. Bunlar cehennemin gayyasına atılacaklardır.” Meryem (19/59)
İbnü Abbas ve İbnü Mesud ayette geçen “gayya” kelimesinin cehennemde bir vadinin ismi olduğunu söylemişlerdir.
Bu ayet; nefsine, şehvetlerine, iş, güç ve dünya meşgalesine, oyun ve eğlenceye dalıp namazlarını kılmayanların cehennemde cezalarını çekeceklerini bildirmektedir. Çünkü dinin direği, müminin miracı olan namazı kılmayan bir insan dini görevlerinde de gevşektir. Günah bataklığına dalmış ve nefsine zulmetmiş demektir.
Namazı kılmayan bir kimse eğer namazın farz olduğuna inanmadığı ve önemsemediği için kılmıyorsa o kimse mümin değildir. Çünkü Allah’ın kesin emrine inanmamaktadır. Farz oluşuna ve önemine inandığı halde tembelliği, ihmalkârlığı ve meşguliyeti sebebiyle, şer’i bir özrü olmadan namazını kılmayan kimse büyük günaha girmiş olur. Aşağıda zikrettiğimiz bazı hadislerin ifade ettiği mana budur.
“Kim ikindi namazını terk ederse ameli boşa gider.” (Buhari, Mevakud 15, I, 138)
“Namazı kasten terk etmeyin. Kim kasten namazı terk ederse Allah’ın ve Resulunun zimmetinden berî olur.” (Ahmed IV. 421)
“Peygamberimiz (s.a.v) birgün namazdan söz etmiş ve şöyle demiştir:
“Kim namazına devam ederse bu namaz kıyamet gününde onun için (karanlığa karşı) nur, (doğruluğuna) delil ve azaptan kurtuluşu olur. Kim namazına devam etmezse, onun nuru, delili ve kurtuluşu olmaz. O kimse kıyamet gününde, Karun, Firavun, Haman ve Ubey İbn-ü Half ile beraber olur.” Ahmed II 169.
İslam âlimleri; “bu hadislerdeki ifadelerin bu kadar ağır olmasını, müminleri namazı terk etmekten sakındırmayı amaçladığı içindir” diyerek açıklamışlardır.
İnkar, şirk, nifak, tekzip (ayetleri yalanlama) hariç diğer büyük günahları işleyen kimse kâfir ve münafık olmaz, imandan çıkmaz. Bu kimse tövbe etmeden ölürse işi Allah’a kalır. Allah dilerse affeder, dilerse suçu nispetinde cezalandırır. Sonra da imanı sebebiyle cennete koyar.
Namazlarını kılmayan kimseler, diğer günahlardan da korunamazlar. İşlediği günahlar kalbini karartır ve dinden soğumalarına sebep olabilir. Bu sebeple mümin beş vakit namazını ihlaslı ve devamlı olarak kılması gerekir.
Yüce Allah namazlarını kılanlara ise, merhamet, bağış ve tükenmez rızık, cennet ve kendi rızasını vaat etmiş, namaz kılan müminlerin müjdelenmesini istemiştir. Çünkü namaz, müminin hayatına çeki düzen verir; onu her türlü çirkinliklerden, haram ve yasakları işlemekten men eder.

SONUÇ:
İnsanın yaratılış gayesi olan “ibadet” görevini yerine getirebilmesi için her şeyden önce iman etmesi, Allah ve Peygamberine itaat etmesi ve özellikle ibadetlerin başı olan beş vakit namazı vaktinde ve huşu içinde kılması gerekir. Bu Allah’ın kesin emridir. Allah’ın bu emrine uyup namazını kılan O’nun rızasını ve cennetini kazanır; uymayan ise O’na isyan etmiş, büyük günaha girmiş, nefsine zulmetmiş ve kendisini ilahi cezaya maruz bırakmış olur.

IV. Konu İle İlgili Bazı Ayet ve Hadisler

يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ
“Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.”[1]İman kalbine yerleşmiş ve gerçek mü’min niteliğini kazanmış bir müslümana namaz kılmak ağır ve zor gelmez
“Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”[2]Mümin, namazlarına müdavimdir. Namazlarını zevkle ve isteyerek kılar.
“Ancak, namaz kılanlar başka. Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. .”[3] Yüce Allah, Kur’ân’da, namazı üşene üşene kılmayı ve terk etmeyi münafık ve kafirlerin niteliği olarak zikretmiştir.
“Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.”[4]
“Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Rasûlü’nü inkar etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur.”[5]
“Yoksula yedirmezdik.”[6]Yüce Allah, namaz kılanlara mükafatlarını bir çok Ayet-i Kerime’de ifade buyurmuşlardır: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[7]“Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.”[8]“Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. “Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): “Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!”[9] (Ayrıca bkz. Nisa, 4/162; Tevbe, 9/72; Hac,22/34-35; Neml, 27/2-3.)Namaz, mü’minin hayatına çeki düzen verir; onu her türü çirkinliklerden, haram ve yasakları işlemekten men eder.“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.”[10]
Namazın İnsana Kazandırdıkları:
Bunlardan bazılarını zikretmek istiyoruz: Namaz kılan kimse maddî ve manevî kirlerden temizlenir. Peygamberimiz (a.s.), beş vakit namazını kılan kimseyi günde beş defa bir nehirde yıkanan kimseye benzetmiştir:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ ‏"‏ أَرَأَيْتُمْ لَوْ أَنَّ نَهَرًا بِبَابِ أَحَدِكُمْ، يَغْتَسِلُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسًا، مَا تَقُولُ ذَلِكَ يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ ‏"‏‏.‏ قَالُوا لاَ يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ شَيْئًا‏.‏ قَالَ ‏"‏ فَذَلِكَ مِثْلُ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ، يَمْحُو اللَّهُ بِهَا الْخَطَايَا ‏"‏‏.‏
“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir ırmak olsa ve burada günde beş defa yıkansa bu kimsede hiç kir bırakır mı? (Sahabenin):“Hayır hiç bir kir bırakmaz’ diye cevap vermeleri üzerine Peygamberimiz:
“İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah, bu sebeple günahları temizler, yok eder”[11]. Buyurdular.
Namaz kılan kimse, Rabbi ile ve meleklerle beraber olduğunu bilir.Bu konuda Peygamberimiz (a.s.)’ın şu hadisi oldukça dikkat çekicidir:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏"‏ يَتَعَاقَبُونَ فِيكُمْ مَلاَئِكَةٌ بِاللَّيْلِ وَمَلاَئِكَةٌ بِالنَّهَارِ، وَيَجْتَمِعُونَ فِي صَلاَةِ الْفَجْرِ وَصَلاَةِ الْعَصْرِ، ثُمَّ يَعْرُجُ الَّذِينَ بَاتُوا فِيكُمْ، فَيَسْأَلُهُمْ وَهْوَ أَعْلَمُ بِهِمْ كَيْفَ تَرَكْتُمْ عِبَادِي فَيَقُولُونَ تَرَكْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ، وَأَتَيْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ ‏"‏‏.‏
“Gece ve gündüz melekleri sizi takip ederler. Sabah ve ikindi namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilâhî huzura çıkarlar. Rab’leri onlara, “-onları en iyi bir şekilde bildiği halde- kullarımı nasıl terk ettiniz?” diye sorar. Melekler, “Onları namaz kılarken terk ettik ve namaz kılarken bulduk.” cevabını verirler”[12]
Namaz müminlerin kusurlarına keffâret ve Allah'ın mağfiretine vesile olur.
Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur:

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُولُ ‏"‏ الصَّلَوَاتُ الْخَمْسُ وَالْجُمُعَةُ إِلَى الْجُمُعَةِ وَرَمَضَانُ إِلَى رَمَضَانَ مُكَفِّرَاتٌ مَا بَيْنَهُنَّ إِذَا اجْتَنَبَ الْكَبَائِرَ ‏"‏ ‏.
“Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, Ramazan, diğer Ramazana kadar büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde aralarında işlenen küçük günahlara keffarettirler”,[13]

عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الصُّنَابِحِيِّ، فَقَالَ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ ‏"‏ خَمْسُ صَلَوَاتٍ افْتَرَضَهُنَّ اللَّهُ تَعَالَى مَنْ أَحْسَنَ وُضُوءَهُنَّ وَصَلاَّهُنَّ لِوَقْتِهِنَّ وَأَتَمَّ رُكُوعَهُنَّ وَخُشُوعَهُنَّ كَانَ لَهُ عَلَى اللَّهِ عَهْدٌ أَنْ يَغْفِرَ لَهُ وَمَنْ لَمْ يَفْعَلْ فَلَيْسَ لَهُ عَلَى اللَّهِ عَهْدٌ إِنْ شَاءَ غَفَرَ لَهُ وَإِنْ شَاءَ عَذَّبَهُ ‏"‏ ‏.‏

“Allah, beş vakit namazı (kullarına) farz kılmıştır. Kim abdesti güzelce alır, beş vakit namazı vaktinde kılar, rükûunu, ve huşûunu tam yaparsa bu kimseye Allah’ın onu bağışlayacağı (ve cennete koyacağına) dair ahdi (sözü) vardır. Böyle yapmayan kimseye ise Allah’ın bir sözü yoktur. Dilerse onu bağışlar (ve cennetine koyar), dilerse ona azap eder.”[14]
V. Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
1- İlmihal, Namaz, I/217-378, T.D.V. yay. Ankara-2004
2- İlmihal, Namaz, D.İ.B. yay.
3- Büyük İslam İlmihali, Namaz, Ö Nasuhi BİLMEN
4- İsmail Karagöz'ün Namazların Kısaltılarak ve Birleştirilerek Kılınması Seferilik ve Hükümleri, Hakses, Yay. Ankara,
5- Namazları Dosdoğru Kılabilmek (Diyanet Aylık Dergisi, Mayıs, 2003
6- Mukayeseli İbadetler İlmihali, Vecdi AKYÜZ


[1] Bakara, 2/153
[2] Bakara, 2/45
[3] Me’aric, 70/22-23
[4] Nisa, 4/142
[5] Tevbe, 9/54
[6] Müddessir, 74/43
[7] Tevbe, 9/71
[8] Enfal, 8/3-4
[9] Ra’d, 13/22-24; Mü’minun, 23/1-2,9-11
[10] Ankebut, 29/45
[11] Buhârî, Sahih, Mevâkîtu’s-Salâti, 9/ 6. ( I, 134.)
[12] Buhârî, Mevâkît, 9/16. (I, 139.)
[13] Müslim, Sahih,Tahâre, 3/16. (I, 209.); Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 229.
[14] Ebû Dâvûd, Sünen, Salat, 2/9. (I, 295-296.)