22 Ekim 2008 Çarşamba

ZEKATIN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

A.İnfak sadaka ve zekat kavramı

İnfak, dinî bir terim olarak, “Allah’ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım etmesi” demektir.
Bu yönüyle infak, hem farz olan zekâtı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir. İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir.[1]
Kur’an’da Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olan müttaki mü’minlerin özellikleri sayılırken bunlar arasında infâk da zikredilmiştir.[2]
Sadaka ise “Allâh Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etme, iyilik ve ihsanda bulunma” demektir. Hem bedeni ve hem de mali olabilir. Sadaka, Farz, vacip ve mendub diye kısımlara ayrılır. Zekât ve zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek farz, sadaka-i fıtır vacip ve diğerleri ise menduptur.
Hz. Peygamber sadaka ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Güneşin doğduğu her yeni günde kişiye, her bir mafsalı için bir sadaka vermesi gerekir. İki kişi arasında adâlet yapman bir sadakadır. Kişiye hayvanını yüklerken yardım etmen bir sadakadır. Güzel söz sadakadır, namaza gitmek üzere attığın her adım sadakadır. Yoldan rahatsız edici bir şeyi kaldırıp atman sadakadır.”[3]
Zekat “Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına gelir” dinî bir terim olarak, “belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen kişilere verilmesi” demektir.

B.Zekatın dindeki yeri önemi ve fazileti

Zekat, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Zekat, İslam’ın beş şartından biridir.Mal ile yapılan bir ibadet,iktisadi ve sosyal yönleri bulunan bir müessesedir.
Bu kadar önemli olduğu içindir ki Kur’an-ı Kerim’de zekat defalarca ve hemen namaz kılınız ifadesi arkasından anılıp emredilmiş, hadis kitaplarında müstakil birer bölüm konusu olmuş, fıkıh kitaplarının ibadete ayrılan kısımlarında geniş bir bölüm olarak yerini almıştır. İslam âlimleri tarafından yazılan pek çok kitaba konu olmuş hatta müstakil zekat kitapları yazılmıştır.

C.Zekatın topluma sağladığı katkılar

1. Zekat, hem mal sahibini manevi kirlerden temizler, günahlarından arındırır; hem malını fakirlerin haklarından temizler. Zekat ruh ile beden yapısı arasında bir denge sağlar. Namaz,oruç,zikir ve dualar manevi yapının, zekat ise hem manevi hem de bedensel yapının sağlığını temin eder. Dolayısıyla, İslam dininin hem dünya hem de ahreti kapsadığının ve bu iki dünyanın birbirinden ayrılmaz birer unsur olduklarının simgesidir. Diğer ibadetleri yerine getirdiği halde Dua ve zikirsiz bir toplum kör, zekatsız bir toplum ise topaldır. Yüce rabbimiz Muminun suresinin 1. Ayetinde bu ince noktaya işaret olmak üzere şöyle buyuruyor.
“Namazlarında huşu içinde bulunanlar, boş sözlerle boş davranışlardan kaçınanlar, zekatı verenler ve namuslarını koruyanlar kurtulmuştur”.
2. Zekat, aynı zamanda çok önemli bir sosyal güvenlik emridir. Toplumda korunmaya muhtaç kimselere yardım ellinin uzatılmasını sağlayarak onların sosyal seviyelerini güçlendirir, insanca yaşamalarını sağlar. Zekat müessesinin var olduğu bir toplumda Müslümanlar sosyal güvence altındadır.
3. İslam malın sımsıkı bir şekilde elde tutulmasına karşıdır. Mal ya yatırıma aktarılarak, toplum hizmetine harcanmalı yahut zekat verilerek yaralar sarılmalıdır. İslam cimriliği kötüler cömertliği teşvik eder, malı toplum hizmetinde harcamayı, paylaşmayı, böylece topluma yararlı olmayı kulluğun şartı olarak kabul eder.
Özet olarak şunu söylemeliyiz:
Zekat en güzel yardımlaşma müessesesidir.Yüce dinimiz İslam,, birlik ve beraberliğe, sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya çok büyük önem verir. Zenginlere zekat yükümlülüğü getirmekle de bu yardımlaşmayı sistemleştirir. Zengin her yıl malının bir bölümünü yoksullara vererek hem Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirir ve hem de toplumda zengin-fakir kaynaşmasına,sevgi ve saygı ortamının oluşmasına katkıda bulunur
Zekat fert ve topluma huzur sağlar, hayatı yaşanır hale getirir, Allah’ın rızasını kazandırır, Müslüman’ı mali yönden Allah’a kul yapar; dolayısıyla ona dünya hayatını içinde bulunduğunu, toplumu ile ilgilenmesi gerektiğini, toplumun sorunlarından uzaklaşamayacağını hatırlatır; dolayısıyla onu toplumu ile bütünleştirir. Zekat böylece tam bir sosyal bütünleşme meydana getirir. Türkiye de yaşana zor krizden fazla etkilenmeyip toplumsal yapının ayakta kalması zekat ve yardımlaşma sisteminin ürünüdür.
D.Zekat vermekle yükümlü olan kimsede bulunması gereken şartlar
Bir kimsenin zekât vermekle mükellef olması için müslüman, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması ve hür olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla nisap miktarı mala sahip olması gerekir.
Zekâta tabî mallar Kur’an-ı Kerim’de, altın ve gümüş (Tevbe 9/34), tahıllar ve meyveler (En’am 141), ticaret ve benzeri işlerden elde edilen kazançlar (Bakara 2/276), madenler ve benzeri yer altı servetleri (Bakara 2/276) ve diğer mallar (Tevbe 9/103; Zâriyât 51/19) şeklinde belirlenmiştir.
Genel olarak malların zekâtı kırkta bir oranındadır. Ancak tarım ürünlerinde masraflı olup olmamasına göre yirmide bir veya onda bir oranındadır. Hayvanlarda ise özel olarak hayvanın cinsine göre ayrı ayrı belirlenmiştir.
Havâic-i asliyye, temel ihtiyaçlar demektir. Bir fıkıh terimi olarak zekata tabi olmayan temel ihtiyaç maddeleri manasına gelmektedir.
Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak, nafaka, oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek taşıtları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyadır.Esasen asli ihtiyaçlar, zaman, muhit ve durumun değişmesiyle değişir ve gelişir.
Nisap, dini bir kavram olarak, zekât, sadaka-i fıtır, kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür.
Zenginliğin asgari sınırı olan nisap Hz. Peygamber tarafından gösterilmiştir. Bu asgarî sınırlar, bir açıdan o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir.
Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para, ticaret malı, 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve. Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır. Nisabın bu mallar üzerinden belirlenmesi, sosyal ve ekonomik şartların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen korunmuştur.
E. Zekat Verilecek Yerler
Zekatın verileceği yerler tevbe suresini 60. Ayetinde açıklandığına göre, sekiz sınıftan ibarettir. Yüce Allah adı geçen ayette
“Zekatlar Allah katından belirlenmiş olarak ancak fakirlerin, yoksulların, zekat işlerinde çalışanların, kalpleri islama ısındırılmak istenenlerin, kölelerin, borçluların Allah yolundaki hizmetlerin ve yolcuların hakkıdır” buyurur.
Bu ayetten ve sevgili peygamberimizin (S.A.V.) uygulamalarından anladığımıza göre, zekatlar sadece toplumda fakir ve mhtaçların hakkı değildir. Zekat , fakirler ve miskinler dışında, toplumun değişik kesimlerindeki İslami hizmetlere de verilebilir.
1. Fakirler: Zekatın verileceği yerlerin birincisi fakirler grubudur. Geliri giderinden az olan kimselere fakir denir. İhtiyaç sahibi oldukları halde dilenmekten çekinenler, ihtiyaçlı ve hasta olan kimseler, nisap miktarından daha az mal varlığınasahip olan kimselerdir.
2. Miskinler:Zillet içinde bulunan kimseler, çalışma gücüne sahip olduğu halde iş bulamayanlardır.
3. Zekat işlerinde çalışanlar: .
4. Müellefe-i kulüb: Kendilerine zekât yardımı yapıldığı takdirde İslam’a karşı yumuşatılmak zararsız hale getirilmek yahut İslam dininde sebat ettirilmek istenen kimselerdir.
5. Köleler: islam’ın kölelikle mücadele ettiğinin en bariz örneği ve resmi belgesi zekâtın harcanacağı yerler arasında kölelerin zikredilmesidir. İslam dini Müslümanların Allaha karşı kulluk görevlerini tamamlamaları için gerekirse zekâtın bir fonundan harcama yapılarak köleleri hürriyetlerine kavuşturmalarını istemiştir.
6. Borçlular
7. Allah yolundaki hizmetler: Hedefi İslam hakimiyeti ve ihyası,İslam yurdunun muhafazası ve kurtarılması, İslam a yönelen her nevi tehlikenin önlenmesi olan askeri,,fikri,siyasi,iktisadi mücadele ve faaliyetler”Allah yolundaki hizmetler dendir.bu faaliyetlerin zekat bütçesinde payı vardır.
8. Yolcular


Zekat verirken, sekiz sınıfa giren kimseler arasında şu sıra gözetilmelidir
Önce kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı ve teyze, sonra diğer akraba ve komşular, bunlardan sonra mahallesinde ve oturduğu memleketteki fakirler. Aldığı zekât parasını günah yolunda harcayacak veya israf edecek olan kimselere değil, gerçek ihtiyaçları için harcayan fakirlere vermek daha iyidir.
F.Zekat verilmeyecek kimseler
Zekât, ana-babaya hangi yönden olursa olsun dedeye, nineye ve daha yukarısına; toruna ve daha aşağısına; karıya, kocaya, kâfire, dini yönden zengin sayılacak kadar malı olan Müslüman’a, Allah yoluna aykırı zihniyetteki kuruluşlara verilemez. Cami, mescit, yol ve köprü gibi amme hizmetlerine de zekât verilmez.

Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
وَأَقِيمُواالصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولََعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Resüle itaat edin ki size merhamet edilsin”.[4]
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَّهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَّهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُواْ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلِلّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
“Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”. [5]
Konu ile ilgili faydalanılabilecek diğer ayetler ise şunlardır: Bakara, 2/1-3, 43, 110, 277; Nisa, 4/162; Mâide, 5/55; Âraf, 7/156; Tevbe, 9/5-11, 18, 71; Hac, 22/41, 78; Mü’minûn, 23/1-4; Neml, 27/1-3; Rum, 30/39; Lokman, 31/1-4; Ahzab, 33/33; Fussilet, 41/6-7; Mücadele, 58/13; Meâric, 70/19-25; Müzzemmil,73/20; Beyyineh, 98/5.
V)Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
بُنِيَ الإِسْلاَمُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، وَإِقَامِ الصَّلاَةِ، وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ، وَالْحَجِّ، وَصَوْمِ رَمَضَانَ ‏"‏‏.‏
"İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak".[6]
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ـ رضى الله عنه ـأَنَّ أَعْرَابِيًّا، أَتَى النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ دُلَّنِي عَلَى عَمَلٍ إِذَا عَمِلْتُهُ دَخَلْتُ الْجَنَّةَ‏.‏ قَالَ ‏"‏ تَعْبُدُ اللَّهَ لاَ تُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا، وَتُقِيمُ الصَّلاَةَ الْمَكْتُوبَةَ، وَتُؤَدِّي الزَّكَاةَ الْمَفْرُوضَةَ، وَتَصُومُ رَمَضَانَ ‏"‏‏.‏ قَالَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاَ أَزِيدُ عَلَى هَذَا‏.‏ فَلَمَّا وَلَّى قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ‏"‏ مَنْ سَرَّهُ أَنْ يَنْظُرَ إِلَى رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَلْيَنْظُرْ إِلَى هَذَا ‏"‏‏
Ebû Hüreyre (r.a.)den rivayet edildiğine göre (Bir gün) Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir A'râbî geldi. Ve: - Yâ Resûla'llâh, beni bir ibâdete delâlet buyursanız ki, ben onu işleyince Cennet'e girebileyim, demişti. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: - Allâh'a ibâdet edersin, ve Allâh'a hiç bir şeyi şerik kılmazsın, farz olan namazı kılar, farz olan zekâtı verir ve Ramazan orucunu tutarsın! buyurdu. A'râbî (kemâl-i safvetle): - Hayâtım yed-i kudretinde olan Allâh'a yemîn ederim ki ben, sizden işittiğim bu ibâdetler üzerine hiç bir ibâdet ziyâde etmem, deyip de müteâkıben dönüp gidince, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem: - Kim ki, ehl-i Cennet'ten bir adam görüp mesrûr olmak isterse, şu temiz sîmâya baksın!, buyurdu”[7].
بَعَثَ رسول اللّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم مُعَاذاً إلى الْيَمَن. فقَالَ: إنَّكَ تَقْدُمُ عَلى قَوْمِ أهْلِ كِتَابٍ فَلْيَكُنْ أوَّلَ مَا تَدْعُوهُمْ إلَيْهِ عِبَادَةُ اللّهِ تَعالى، فَإذَا عَرَفُوا اللّهَ تَعالى فَأخْبِرْهُمْ أنَّ اللّهَ تَعالى فَرَضَ عَلَيْهِمْ زَكَاةً تُؤخَذُ مِنْ أغْنِيَائِهِمْ وَتُرَدُّ عَلى فُقَرَائِهِمْ، فَإنْ هُمْ أطَاعُوا لِذلِكَ فَخُذْ مِنْهُمْ وَتَوَقَّ كَرَائِمَ أمْوَالِهِمْ
Resülullah (s.a.v.) Muâz (r.a.)'ı Yemen'e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki:
"Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin iIk şey AIIah'a ibâdet olsun. AIIah'ı tanıdılar mı, kendilerine AIIah'ın zekâtı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da ittaat ederlerse kendilerinden zekatı aI. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın.” [8]
قال رسول اللّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَا مِنْ صَاحِبِ إبِلٍ وََ لاَ بَقَرٍ وََ لاَ غَنَمٍ لاَ يُؤَدِّي حَقَّ اللّهِ تَعالى فِيهَا إِلاَّ جَاءَتْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أكْثَرَ مَن كَانَتْ وَأُقْعِدَلَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ تَسْتَنُّ عَلَيْهِ بِقَوَائِمِهَا وَأخْفَافِهَا وَتَنْطَحُهُ بِقُرُونِهَا وَتَطَؤُهُ بِأَظْلاَفِهَا لَيْسَ فِيهَا جَمَّاءُ وََ لاَ مُنْكَسِرٌ قَرْنُهَا كُلَّمَا مَرَّتْ عَلَيْهِ أُخْرهَا عَادَتْ عَلَيْهِ أُولاَهَا حَتَّى يُقْضى بَيْنَ الخَلْق. وََ لاَ صَاحِبِ كَنْزٍ لاَ َيَفْعَلُ فِيهِ حَقّهُ إَّلا جَاءَ كَنْزُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ شُجَاعاً أقْرَعَ يَتْبَعُهُ فَاتِحاً فَاهُ فَإذَا أتَاهُ فَرَّ مِنْهُ فَيُنَادِيهِ: خُذْ كَنْزَكَ الَّذِى خَبَّأْتَهُ فَأنَا عَنْهُ غَنِىٌّ. فإذَا رَأى أَنَّهُ َ لاَ بُدَّ لَهُ مِنْهُ سَلَكَ يَدَهُ في فِيهِ فَيقْضِمُهَا قَضْمَ الْفَحْل.
Resülullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Deve, sığır veya davar sâhibi olup da, bunlardaki Allah'ın hakkını eda etmeyen herkese Kıyamet günü, bu mallar, olduğundan daha çok ve mümkün olduğunca iri ve şişman olarak geleceklerdir. Adam, onlar için, düz ve geniş bir yere oturtulacak, hayvanlar bacakları ve tabanlarıyla onun üzerinden geçecekler. Geçiş sırasında boynuzlarıyla tosluyacaklar ve ayaklarıyla ezecekler. İçlerinde boynuzsuz veya boynuzu kırık biri bulunmayacak. Bu şekilde sonuncusu da onun üzerinden geçince, birincisi aynı geçişe tekrar başlayacak. Mahlükatın hesabı tamamlanıp hüküm verilinceye kadar bu hâI devam edecek.
Keza "kenz'‚ (hazine) sâhip olup da ondaki (Allah'ın) hakkını ödemeyen herkese, Kıyamet günü hazinesi, dazlak başlı bir yılan olarak gelecek, ağzını açıp peşine düşecektir. Yılan yaklaştıkça adam ondan kaçacak. Sonunda yılan ona:
"Gizlediğin hazineni al! Ben ondan müstağniyim!" diye bağırır. Adam, neticede yılandan kaçma çaresinin olmadığını anlayınca, elini ağzına sokar. Yılan da onu, aygırın (alafı) kemirmesi gibi kemiriverecek". [9]
Konu ile ilgili Bazı Ayetler
“Servet sahiplerinin mallarından zekat al. Zekat onların mallarını temizler, vicdanlarını arıtır”. [10] خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا

وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ جَنَّاتٍ مَّعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ كُلُواْ مِن ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُواْ حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
“O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve (herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez”.[11]
Konu ile ilgili faydalanılabilecek diğer ayetler ise şunlardır: Tevbe, 9/60 ; Zariyat, 52/19.
Konu ile ilgili Bazı Hadisler
قال رسول اللّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: قَدْ عَفَوْتُ لَكُمْ عَنِ الخَيْلِ وَالرَّقِيقِ فَهَاتُوا صَدَقَةً الرِّقَةِ مِنْ كُلِّ أرْبَعِينَ دِرْهَماً دِرْهَمٌ، وَلَيْسَ في تِسْعِينَ وَمِائَةٍ شَىْءٌ. فَإذَا بَلَغَتْ مِائَتَيْنِ فَفِيهِمَا خَمْسَةُ دَرَاهِمَ.
"Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki: "Sizi (ticarî olmayan) atın ve kölenin zekâtından affettim. Öyle ise gümüş paralarınızın zekâtını verin. Bunun her kırk dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yüz doksan dirheme zekât düşmez. İkiyüz dirheme ulaştı mı beş dirhem verilecektir" [12]
قالَ رسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: "‏ فِيمَا سَقَتِ الأَنْهَارُ وَالْغَيْمُ الْعُشُورُ وَفِيمَا سُقِيَ بِالسَّانِيَةِ نِصْفُ الْعُشْرِ ‏"‏
"Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Nehir ve yağmur sularının suladığı şeylerden (zekât olarak) öşür (onda bir) alınır. Hayvanla sulananlardan öşrün yarısı (yirmide bir) zekât alınır".[13]
عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَعَثَهُ إِلَى الْيَمَنِ فَقَالَ ‏"‏ خُذِ الْحَبَّ مِنَ الْحَبِّ وَالشَّاةَ مِنَ الْغَنَمِ وَالْبَعِيرَ مِنَ الإِبِلِ وَالْبَقَرَةَ مِنَ الْبَقَرِ ‏"‏
"Resûlullah (s.a.v.) Yemen'e gönderirken kendisine demiştir ki: "Zekât olarak hububâttan hububât al, davardan koyun al, deveden erkek veya dişi bir deve (baîr) al, sığırdan da bir sığır al".[14] كَانَ
كانَ رسولُ اللّهُ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَأْمُرُنَا أَنْ نُخْرِجَ الصَّدَقَةَ مِنَ الَّذِي نُعِدُّ لِلْبَيْعِ ‏.‏
"Resûlullah (s.a.v.) satmak üzere hazırladığımız şeyden zekât vermemizi emrederdi" [15]
قال رسولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: ‏"‏ لاَ تَحِلُّ الصَّدَقَةُ لِغَنِيٍّ وَلاَ لِذِي مِرَّةٍ سَوِيٍّ‏
"Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Sadaka, ne zengine ne de sakatlığı olmayan güçlüye helâl değildir" [16]
Fıtır Sadakası
فَرَضَ رسولُ اللّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم زَكَاةَ الْفِطْرِ صَاعاً مِنْ تَمْرٍ أوْ صَاعاً مِنْ شَعِيرٍٍ عَلى كُلِّ عَبْدٍ أوْ حُرٍّ صَغِيرٍ أوْ كَبِيرٍ ذَكَرٍ أوْ أُنْثَى مِنَ المُسْلِمِينَ
"Resûlullah (s.a.v.) sadaka-i fıtrı müslümanlardan büyük- küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa' hurma veya bir sa' arpa olarak farz kıldı".[17]
VI. Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
1. D.İ.B.Yayını, Kur’an Yolu, I-IV, İlgili ayetlerin tefsiri.
Önce kardeşler, kardeş çocukları, amca, hala, dayı ve teyze, sonra diğer akraba ve komşular, bunlardan sonra mahallesinde ve oturduğu memleketteki fakirler. Aldığı zekât parasını günah yolunda harcayacak veya israf edecek olan kimselere değil, gerçek ihtiyaçları için harcayan fakirlere vermek daha iyidir.
2. Prof.Dr. M.Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Doç Dr. Raşit Küçük, Riyazü’s-Salihîn Peygamber Efendimizden Hayat Ölçüleri, II/398-408, Erkam Yayınları, İstanbul 1997
3. Canan, Prof Dr. İbrahim, Kütüb-ü Sitte Muh. Terc. Ve Şerhi, VII, 319-434, Akçağ Yayınları, Ankara 1987.
4. TDV, İSAM, İlmihal, I, 419-510
5.islamda zekat müessesesi prof.dr.yusuf Vehbi yavuz.
NOT:Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Mustafa GÜNEY tarafından hazırlanmıştır.
[1] Nûr, 24/33
[2] Bakara, 2/2-3
[3] Buhârî, Sahih, Cihâd, 72, (III, 224); Müslim, Müsâfirûn, 84, (I, 499)
[4] Nur, 24/56
[5] Âl-i İmran, 3/180
[6] Buhârî, Sahih, Îmân, 2, (I, 8); Müslim, Îmân, 19–22, (I, 45)
[7] Buhârî, Sahih, Zekât, 1, (II, 109); Müslim, Îmân, 4, (I, 43)
[8] Buhâri, Sahih, Zekât, 1, 42, (II, 108,125); Müslim, İmân, 7, (I, 51)
[9] Buhâri, Sahih, Zekât, 3, (II/110); Müslim, Zekât, 6, (I, 680-685)
[10] Tevbe, 9/103.
[11] En’âm, 6/141.
[12] Tirmizî, Zekât, 3, (III, 16); Ebû Dâvud, Zekât, 5, (II, 232).
[13] Müslim, Zekât, 2, (I, 675); Ebû Dâvud, Zekât 12, (II, 253)
[14] Ebû Dâvud, Zekât 12, (II/254); İbnu Mâce, Zekât 15, (I, 580)
[15] Ebû Dâvud, Zekât 3, (II, 212)
[16] Tirmizi, Zekât 23, (III, 42); Ebü Dâvud, Zekât 24, (II, 286)
[17] Buhârî, Zekât 70- 78, (II, 138); Müslim, Zekât 4, (I,677)