22 Ekim 2008 Çarşamba

İSLAM KARDEŞLİĞİ

İSLAM KARDEŞLİĞİ

Kardeş denildiğinde, genellikle aynı anneden ve babadan dünyaya gelen kişiler, akla gelse de, aynı dine mensup olmayı ifade eden akide birliği de kardeşliği oluşturur. İslam dininde, nesep yönüyle kardeşliğe de belirli ölçüler içinde hukuki bir yer verilmekle birlikte esas kardeşlik, akide temeline dayanmaktadır (9/Tevbe, 23). Allah ( c.c ), kur`an-ı Kerim`de şöyle buyurmaktadır: “Mü`minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah`tan ittika edip korkun; umulur ki merhamete ulaşırsınız.” (49/Hucurat, 10). Ayet-i kerimeden de açıkça anlaşılacağı üzere, ancak iman bağıyla bir araya gelenler kardeş olarak kabul edilmektedirler. Bu ayetin net bir şekilde ortaya koyduğu gibi, yeryüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyorlarsa konuşsunlar, hangi kavme mensup ve hangi renkten olurlarsa olsunlar bütün mü`minler kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin sadık dostlarıdır. Bu kardeşler kendi aralarında apayrı bir topluluk oluşturur/oluşturmalıdır.
Aslında kardeşlik dille ya da yazıyla anlatılmaz. Kardeşliğin tesis edilmesi için her şeyden önce inancın bir olması gerekmektedir.
Kuran kardeşliği emretmektedir. Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşleriniz arasını düzeltin ve Allahtan ittika edip korkun ki merhamete ulaşasınız hucurat 49. muhacir ve ensar bu kardeşliğin en güzel örneği olmuştur. Mekke’den medine’ ye hicret eden müminleri ağırlayan Medineli müminlerdir.(ensar) onların bu güzel ahlakları kuranı kerimde şöyle bildirilmiştir ‘kendilerinden önce o yurdu (medineyi) hazırlayıp imanı gönüllerine yerleştirenler ise hicret edenleri severler. Ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç arzusu duymazlar. Kendilerinde bir açıklık ( ihtiyaç) olsa bile kardeşlerini öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa işte onlar felah bulanlardır.’ (Ali İmran 105)
Bu ayette hem Mekkeli muhacirler, hem de Medineli ensar Müslümanların güzel ahlaklarından söz edilmektedir. Mekkeli müminler mallarını, akrabalarını, eşyalarını, evlerini, bağlarını, bahçelerini, işlerini geride bırakıp Allah’ın (c.c.) dinini yaşayabilmek için yurtlarından çıkmış, Medine’ye hicret etmişlerdir. Yani muhacir olmuşlar, Allah’ın rızasını kazanabilmek için sahip oldukları her şeyi geride bırakmayı göze almışlardır. Medineli müminler(ensar), Mekke den gelen bu güvenilir ve sadık mümin kardeşlerini en güzel şekilde karşılamış ve en güzel şekilde ağırlamışlardır. Kendi ihtiyaçlarını düşünmeksizin mümin kardeşlerine ikram etmişler, en güzel giyecek, yiyecek ve evlerini onlar için ayırmışlar, onlara en rahat edecek barınakları sağlamışlardır.
Sünnet kardeşliği emretmektedir. “Allah`ın, (birbirine) kardeş kulları olun”. (Buhari, Nikâh 45) “Birbirinizle hasetleşmeyin. Almayacağınız bir malın fiyatını müşteri kızıştırmak için arttırmayın. Birbirinize kin ve nefret beslemeyin. Birbirinize darılıp yüz çevirmeyin. Birinizin satışı üzerine başka biriniz satış yapmasın. Ey Allah`ın kulları, böylelikle kardeş olun. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir görmez. Peygamberimiz üç defa göğsüne işaret ederek buyurdular ki: Takva buradadır. Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter. Her “Müslüman’ın kanı, malı ve ırzı başka Müslümana haramdır.” (Buhari, Hikah 45, Edeb 57–58, 62;Müslim, Birr 30 -32; Ebu Davud, Edeb 47; Tirmizi, Birr 24; İbn Mace, Dua 5) “Allah`ın eli cemaatle beraberdir.” (Tirmizi, Fiten 7, hadis no: 2166, Humus 1966; Nisai, Tahrim 6). “Cemaat rahmet, tefrika (ayrılık çıkarma) azaptır.” (Ahmed bin Hanbel, 4/145, 278)

Hayat rehberimiz ve tek önderimiz bazı Hadis-i Şeriflerde şöyle buyurmuşlardır:

“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip istemedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olmaz.”(Buhari, İman 6,7; Müslim, İman 71–72; Tirmizi, Kıyamet 59; Nesai, İman 19,33; İbn Mace, Mukaddime 9)
“Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.” (Ebu Davud, hadis no: 4599
“ Allah Tebareke ve Teala şöyle hükmetti.; “Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelenlere , benim için birbirlerini ziyaret edenlere ve benim için birbirlerine harcayanlara sevgim vacip olmuştur.”(Muvatta, Şi`r 16, h. No: 2, 953, 954)
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve başkalarının da zulmetmesine razı olmaz.” (Buhari, Mezalim 3)
“Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selamını almak, hasta ise ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, (meşru) davetine uymak, hapşırdığı zaman “yerhamükellah- Allah sana rahmet etsin demek.” (Buhari, Cenaiz 2; Müslim, Selam 3, hadis no: 2162; Ebu Davud, Edeb hadis no:5030; Nesai, Cenaiz 52; Tirmizi, EDEB 1. Hadis no: 2736)
“Birbirlerine karşı sevgi, şefkat ve acımalarında müminler bir tek cesede benzerler. Cesedin bir organı rahatsız olunca diğer organları da uykusuzluk ve ateş ile onun rahatsızlığını paylaşır.” (Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66, Ahmed bin Hanbel, Müsned 4/270 Peygamber (s.a.s.) : “Mü`minler, bir binanın taşları gibi birbirini tutar” deyip parmaklarını birbirine geçirmiştir” ( Buhari, Salat 88, Edeb 36, Mezalim 5; Müslim, Birr 65; Tirmizi, Birr 18; Nesai, Zekat 67; Ahmed bin Hanbel, Müsned 4.104.405.409)
“Birbirinize haset etmeyiniz, birbirinizin satışına engel olmayınız, kızmayınız, sırt çevirmeyiniz, ey Allah`ın kulları, kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu rüsvay etmez, ona hakaret etmez.”(Devamında Rasulullah (s.a.s.) göğsüne işaret ederek üç defa:) “Takva buradadır.” Buyurdu. (Buhari, Hikah 45, Edep 57–58,62; Müslim, Birr 30–32)
“(Hiçbir kötülüğü olmasa dahi ) kişinin, Müslüman kardeşine hakaret etmesi kendisine yeter. Her müslümanın diğerini kanı, malı ve namusu haramdır.” (Müslim, Birr 32; Ebu Davud, Edeb)
Huzeyfe oğlu Ebu Cehim (r.a) hazretleri anlatıyor “Yermuk savaşında amcamın oğlunu aramaya çıkmıştım. Yanıma biraz su da aldım, belki suya ihtiyacı vardır da içiririm diye, tesadüfen onu buldum. Ölmek üzere idi. Boğazına su akıtayım mı? Diye sordum, işaretle evet dedi. Fakat tam o sırada yanı başımızda ölmek üzere olan başka biri de ah etti. Amcamın oğlu sesi işitince vazgeçti, işaretle suyu ona götürmemi istedi. Suyu aldım onun yanına gittim, baktım. Ebul as oğlu Hişam idi. Yanına henüz varmıştım ki yakınındaki bir başka sahabi acıyla inledi. Hişam işaretle suyu ona götürmemi istedi. Suyu alıp ona gittim, fakat ben varıncaya kadar ölmüştü. Hişam`ın yanına döndüm, o da ruhunu teslim etmişti. Hemen amcamın oğlunun yanına gittim, o da cansız yatıyordu”.
Şu fedakârlığın derecesine bakınız ki, kardeşi son nefesini verirken susuzluktan ölmek üzere olduğu halde kendisine ikram edilen suyu içmeyip kardeşine gönderiyor ve susuzluktan ölüyor. O ölenlerin ruhlarını Allah kendi lütuf ve keremi ile yüceltsin. Ölürlerken, hisleri ve şuurları kaybolmak üzere iken bile kardeşlerine yardım etmeye çalışıyorlar.
Akıl kardeşliği emretmektedir. Tek başımıza kaldıramadığımız ağır bir yükü, kardeşlerimizle elbirliği edip birleşerek kaldırabiliriz. Davanın hâkim olması, küfre ve zulme kıyam edilmesi gibi birkaç kişinin kaldıramayacağı cihat yükünü de ancak birleşerek yerine getirebiliriz. Tek tek kolay kırılabilen okun çubuklarını, büyük bir demet yaptığımızda kıramayacakları gibi, sürüden ayrılıp tek kalanı, kurdun yediği gibi, bireysellik de cinden ve insandan şeytanların tuzaklarına kolay düşürür, kardeşleriyle dayanışmadan uzak kalan insan, batıla hizmet edenlerin kolay avı olur.
Tarih kardeşliği emretmektedir. Başta beni İsrail olmak üzere, nice eski kavimler kardeş olmaları gerekirken tefrikaya düşmeleri yüzünden acı mağlubiyetler tatmışlar, niceleri tarihten silinmişlerdir. Beylikler dönemindeki durum ile Osmanlılar arasındaki fark ve yine ırkçılık, milliyetçilik (ulusalcılık) gibi ümmetin vahdetini bozan fikirlerle tek ümmet ve büyük tek devletten küçük küçük 87 ülkeye ayrılmış, ciddi ağırlıkları olmayan günümüz Müslüman dünyasının durumu, ibret almak için yeterlidir.
Ümmetin dertleriyle dertlenmeyenin onlardan olmadığı nebevi ifadesi ışığında tüm ümmetle kardeşlik bağı oluşturan yolları açmamız, gerekmektedir. Bir Allah`ın bir tek olan hak yolundan giderek, birr`e ulaşmak için muvahhid/birleyici olmaları Müslümanların birbirini sevmeleri ve kardeşlik yolunda ilerleyerek adım adım ümmet birliğine doğru yol almaları gerekmektedir. Allahu Teala bizi dünya ve ahiret saadetine şöyle davet ediyor: “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barışa, birlik ve dirliğe (Silm`e, İslam`a ) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (2/Bakara, 208) “Allah`a ve Rasulü`ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.”(8/Enfal, 46)
Bu kardeşliğin gücünü bilen kâfirler, ümmeti bölüp parçalamakta, yapay ayrılıkları körüklemekte ve tek ümmet olmaya giden yolu Müslümanlara hayal bile ettirmemektedir. Ama kâfirler kadar bile konunun önemini kavramayan Müslüman geçinen halk, ihtilaftan tefrikaya, tefrikadan düşmanlığa, düşmanlıktan savaşa kadar her şeytani yolu kardeşi için ortaya koymaktan çekinmemektedir. Irak`taki ümmetin perişan halinin fotoğrafı budur.

İslam`ın hâkim değil, mahkûm olduğu günümüz dünyasında kardeşliğin yerini bireysel çıkarlar almıştır. Hâlbuki İslam, mü`minleri sevip onlarla kardeşlik ilişkisini iman etmenin zaruri bir yansıması olarak görmüştür. Mü`min mü`minin iki cihan cennetidir. Bir mü`minin, diğer iman eden kardeşlerine görevlerini yerine getirmeden dünyada devlete, ahirete cennete ulaması çok zordur.İmanı kardeşlik bilinci ve uygulamasından ayrı olarak düşünmeyen tek önderimiz Rasulullah (s.a.s) buyurur ki: “Nefsim yedinde olan Allah`a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” (Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66). Yine, kardeşlik bağı ile iman bağının aynı olduğunu, biri kopunca diğerinin de kopacağını belirten bir hadiste şöyle buyrulur; “Nefsimi elinde tutan Allah`a yemin ederim ki, hiçbir kul, kendi nefsi için istediği hayrı, kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.” (Buhari, İman 7; Müslim, İman 71/72). Mü`min, her konuda kayıtsız şartsız Allah`a güvenen ve kendisine güven duyulan kimsedir. Özellikle Müslüman kardeşlerinin kendisine her konuda güvenip her şeylerini rahatlıkla emanet edebilecekleri kimsedir Müslüman. “Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhacir ise, Allah`ın yasakladığı şeylerden uzaklaşan kimsedir.” (Buhari, İman 4–5, Rikak 26; Müslim, İman 64–65). Kardeşlik, her şeyden önce vahdetin, birlik ve bütünlüğün icraata dökülmesidir. “Vahdet”, “Tevhit” kelimesi ile aynı köktendir; ikisi arasında kopmaz bir bağ vardır. Tevhit, birlemek; vahdet de birleşmek demektir. Allah`ı birlemeyen kimsenin, tevhide iman edenlerle birleşemeyeceği gibi; vahdet anlayışından ve ahlakından mahrum insanın da gerçek muvahhit olması beklenemez.
Mevcut Müslümanların konumu, din düşmanlarının tavrı Müslümanların kardeşliğini emretmektedir. Filistin`in Siyonistler, Afganistan ve Irak`ın Amerikalılar tarafından resmen işgali ve bunlardan daha acı olan kâfirlerin yerli işbirlikçileri olan İslam düşmanları tarafından Müslümanların devletlerinin işgali, onları yönlendirdiği medyanın, çevre şartlarının, cahili eğitimin oluşturduğu fitne ve fesadın Müslümanların gönüllerini ve kafalarını işgali, mü`minlerin birleşip kardeş olduklarını ispat etmelerinden başka seçeneklerinin olmadığını haykırıyor. İsrail`in vahşeti, Amerika`nın dehşeti Müslümanların hemen şimdi kardeşliklerini göstermelerini farz-ı ayın kılıyor.
Dünya huzuru Müslümanlar arasında kardeşliği gerektirmektedir. Fesat ve kargaşanın, tefrika ve sürtüşmenin gereksiz tartışma ve ihtilafın, eleştiri bombardımanının olduğu ve bireyselciliğin öne çıkıp herkesin sadece kendini düşündüğü yerde huzur olmayacak; kardeşlik ve vahdetin, ittifak ve cemaatin olduğu yerde ise huzur olacaktır.
Ahiret saadeti İslam kardeşliğini gerektirmektedir. Cennete ancak muvahhid mü`minleri sevip dayanışma ile ulaşılabilir. “Mü`min olmadan cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.”(Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66)..” (Buhari, İman 6; Müslim, İman 71; Nesai, İman 19; Tirmizi, Sıfatu`l-Kıyame 60; İbn Mace, Mukaddime
Ya kardeşlik bilincini kuşanıp kurtulacağız, ya da birliğimizi bozmaya çalışan düşmanların aramıza sokmak istedikleri fitne ve fesat karşısında boğulacağız. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Kurtuluşumuz için tek çıkar yol içinde bulunduğumuz gemiyi hep birlikte korumak ve kollamaktır.
Tüm Müslümanlar ümmet adlı evrensel bir ailenin evlatlarıdır. Bu aileyi tek imam/lider yönetir. Bütün dünya Müslümanları tevhit ekseninde birleşse, Kur`an`ın istediği gibi tek ümmet olsa, neler olur? Neler olmaz ki… Hayali bile insanı mutlu ediyor. Hangi zalim güç, hangi emperyalist devlet, hangi tağut dayanabilir ki… İşte İSLAM kardeşliğin, ümmet olmanın, vahdetin önemi…


KAYNAKLAR:
Müslüman Şahsiyeti M. Zekeriya KANDEHLEVİ
Hayat üs Sahabe Muhammed Yusuf KANDEHLEVİ
Erzurum Gazetesi Ahmet KALKAN
Sahihi Buhari
Kuran`ı Kerim
Kürsüden öğütler