15 Nisan 2008 Salı

MADDİ VE MANEVİ TEMİZLİK

Temizlik kişinin maddi ve manevi kirlerden arınması, iç ve dış dünyamızın temiz olması
demektir. Dinimizde temizlik bir kısım ibadetlerin şartı olduğu gibi, sağlıklı yaşamında bir
gereğidir. Allah sevgisini kazanmaya vesiledir. Kur’an-ı Kerim’de konumuzla ilgili olarak
“Şüphesiz Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever” buyurulmuş. ( Tevbe
9/108) Hadisi Şerifte de temizliğin imanın yarısı olduğu ifade edilerek İslam dininin
temizliğe verdiği önem belirtilmiştir. Temizlik maddi ve manevi temizlik şeklinde iki
kısımda ele alınır.
İslam bütün beşeri sistemler ve diğer dini nizamlar arasında temizliğe en çok yer veren bir dindir. Bütün ibadetler ve her çeşit dini hayat temizlik üzerine kurulur. Hadis ve fıkıh kitapları önce temizlik bahisleriyle başlar. İslam’ın yarısı temizlik kabul edilir.
Temizlik gerek maddi gerek manevi olsun bir müslümanın muhakkak riayet etmesi gereken bir husustur. Hz. Peygamber (sav)”Namazın anahtarı temizlik” gibi beyanlarıyla temizlik olmadan dini hayatın, dindarlığın mümkün olmayacağını müminlerin vicdanına yerleştirmeye çalışmıştır. Bu durumda maddi- manevi bütün amellerin makbul ve muteber olması temizliğin varlığına bağlanmıştır. Nitekim hadiste ” Temizlik olmayınca namaz kabul edilmez” denmektedir.
Aslında kabul edilmesi için koşulan temizlik şartı namaza has değildir. Allah için yapılan her bir şeyin kabul edilmesi, onun temiz olmasına bağlıdır. İbadet riya ile kirlenirse makbul değildir. Sadaka, zekat, meşru yoldan kazanılmış helal maldan değilse aynı şekilde makbul değildir. Yenip içilen şeyler, alınan gıdalar temiz değilse yapılan duaların, edilen ibadetlerin makbul olmadığı bilinmelidir. Şu halde kişi, Allaha layık olabilmek için pek çok yönlerden, maddeten ve manen temiz olmak zorundadır.


ÇEVRE BİLİNCİ
"Çevre"; canlıların içinde yaşadığı ortamdır. Bu ortamı, hava, su, toprak, bitki, hayvan, sıcaklık, soğukluk gibi canlı ve cansız varlıklar oluşturur. Bundan dolayı çevreyi; “canlıların yaşayıp gelişmesini sağlayan ve onları sürekli olarak etkileri altında bulunduran fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin bütünlüğüdür” şeklinde tanımlamak mümkündür[2]. Başka bir ifade ile çevre; insanla birlikte tüm canlı varlıkları, cansız varlıkları, canlı varlıkların eylemlerini etkileyen ya da etkileyebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik, toplumsal nitelikteki tüm etkenleri kapsamaktadır[3].
Yüce Allah, insanın da içinde bulunduğu tabiatı canlı ve cansız varlıklarıyla birlikte bir düzen ve denge içinde yaratmıştır. Bu düzen, yer yüzündeki canlıların yaşantılarını sürdürebilmesi için en ideali olup, herhangi bir eksikliği ve aksaklığı söz konusu değildir. Ancak, insanların tutum ve davranışlarından dolayı, genel anlamda eko sisteminde bozulma ve kirlenme meydana gelmiştir. Bu duruma Kura’n-ı Kerim’de dikkat çekilmiştir. Günümüzde, erozyon gerçeği, hava, su ve denizlerin kirlenmesi, bunların sonucu olarak da asit yağmurlarının yağması, iklim değişikliği gibi küresel çevre kirliliği ve sorunları bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Halbuki Cenab-ı Allah, insanı diğer canlılardan ayrı olarak düşünme melekesi vermiş ve bu sayede insan, diğer canlı ve cansız varlıkları idare edip onlardan yararlanma imkanına sahip olmuştur. Bundan dolayı, yaratana şükretmek, sorumluluk duygusu içinde hareket etmek zorundadır. Ancak günümüzde insanın çevreye karşı sorumluluk bilincini önemli ölçüde yerine getirdiğini söylememiz zordur.
Çevre sorumluluğu içinde temizliğin önemli bir yeri vardır. O halde kendimize hizmet eden caddelerin, sokakların, parkların, ormanların, akarsuların, göllerin, denizlerin, kısacası doğal çevrenin temiz tutulması ve korunmasıyla ilgilenmeliyiz. Nitekim günümüzde, bazı insanların dinlenme ve piknik yeri olarak kullandıkları yeşil alan, ormanlık, ağaçlık veya park yerlerine, yiyecek ve piknik atıklarını bıraktıklarını ve bazı yerleri de tuvalet gibi kullanarak kirlettiklerini üzüntü ile müşahede etmekteyiz.
Bu dünyada istifademize sunulan şeyleri, kendi ihtiyacımız ölçüsünde kullanarak israfa sapmamakta çevre bilinci içinde yer almaktadır. Zira İsrafa gidersek, ekolojik dengenin bozulmasına sebep oluruz. Ekolojik dengenin bozulması ise, tabiatta sağlıksız bir ortamın oluşmasını bu da canlıların hayatlarını dengeli bir şekilde sürdürememesi soncunu doğurur. Örneğin av yapan bir kişinin, ihtiyacı olmadığı halde av hayvanlarını öldürmesi, ağaçlardan yakacak olarak yararlanan kişilerin genç ağaçları, ihtiyacından fazla bir şekilde kesip yerine yenilerini dikmemesi, ekolojik dengenin bozulması demektir. Doğal ortamı tehdit eden kimyasal maddelerin tedbirsizce doğaya atılması ayrı bir aşırılıktır.
Genel anlamda çevreyi, özelde ağaç ve yeşillikleri koruyup temiz tutmak, bunun için her türlü tedbiri alıp üzerimize düşeni yerine getirmek, hem insani hem de dini görevimizdir. Zira çevreyi kirletmek, sadece çevreye karşı işlenmiş bir kötülük değil, aynı zamanda aynı ortamı paylaşan diğer canlı ve cansız varlıklara karşı işlenmiş bir suçtur.

İSLAM ve TEMİZLİK (Taharet)
Allah (cc) buyuruyor:
“ Allah şüphesiz çokça tevbe edenleri ve çok çok temizlenenleri sever.” (Bakara 222)
Efendimiz (sav)e ikinci vahy uykudayken gelmişti.
“ Ey örtüsüne bürünmüş yatan! Kalk ve uyan! Elbiseni temizle!”
Demek İslam’ın “Oku” dan sonra ikinci emri “Temizlen” dir. Ayetin tebliği emreden manası ayrı olmakla beraber tebliğciye işaret edilmektedir. Resulullah (sav) buyuruyor:
“ Temizlik imanın yarısıdır” ( Müslim, Taharet,1)
Yine Efendimiz (sav) den “Allah temizdir, temizliği sever” ( Tirmizi, edeb,41) diye nakledilmiştir.
Müslümanlık temizlik üzerine kurulmuştur. (İmam Gazali) İslam bir temizlik ve su medeniyetidir. Allah Resulü (sav) “tuvalet” in ne olduğunu bilmeyen ortalık yere bevlediveren cahil insanlara tuvalet temizliğini ve adabını öğretmiştir. Bedenini, evini temiz tutmayı öğretmiştir. Ötesi temizlik namaz kılmak için, kuran okumak için Kabe’yi tavaf için şarttır. Temiz olmayan insan ibadet edemez. Bundan ötürü de her an temiz olmak durumundadır.
Su Kur’an’da hayat verici olarak övülmüştür. Resulullah (sav) suyun temizleyiciliği ve Allah’ın su üzerindeki mucizevi yaratışını bize göstermiştir. Fuzuli “su” üzerine kaside yazmıştır. Yağmur yağması bizde “Allah’ın Rahmeti” olarak nitelendirilmiştir. Enfal süresinde “Allah (cc) mü’minlere rahmet olarak gökten su indirdi” diye buyurur. Mevlana su hakkında şöyle der.
“ Suyun yüzlerce kerem ve ihtişamı vardır ki kirlileri kabul eder ve kirleri temizler vesselam”
Suyu örnek almalıdır bu konuda. Ayıpları gidermek, kirlerden gönülleri arındırmakta su gibi olmalıdır.
Sonuçta su temizliği temsil eder. Bizim medeniyetimizde, mimarimizde stemizliği eserleri vardır. Hamamlar ilk bizde yapılmıştır. Tuvaletler ilk bizde inşa edilmiştir. “İbrik” İslam’ı temsil eden bir kaptır ve başka dinlerin mensuplarında yoktur böyle bir şey. İbrikle abdest alınır, gusül edilir. Hem maddi, hem manevi temizliğin temsilcisidir. İbrik ve gümüş ibrikler sedef kaplamalı ibrikler, bakır el yapımı işlemeli ibrikler bizim Müslümanlığımızı ve temizliğimizi haykıran birer alettir. Su sebilleri, çeşmeler bizim şehirlerimizin süsüdür.
Temizlik hem kişisel hem de toplumsal manada farz olduğundan şehirlerimiz tertemiz olur bizim. Efendimiz (sav) ” Allah güzeldir, güzeli sever, temizdir, temizliği sever, kerem sahibidir keremi sever, cömerttir cömertliği sever, çevrenizi temiz tutunuz, Yahudilere benzemeyiniz” buyurmuştur. ( Tirmizi, Edeb 41)
Dağımızı, ormanımızı, evinizi, sokağınızı, şehrinizi….
İnsanın kendini temiz tutması bile kul hakkıyla ilişkilidir. Toplumun sağlık ve mutluluğu için: “Allah her Müslüman üzerindeki hakkı (en az) 7 günde bir yıkanması, başını ve bedenini yıkamasıdır. Efendimiz (sav) “Ümmetime zor gelmeseydi her namazla misvak emrederdim” Ve bir adam misvak kullanmadan mescide geldiği için uyarır. Efendimiz (sav) “Nasıl çıktın insan içine dişlerinin arasından et parçaları görünüyorken” diye!
Temizlik maddi ve manevi temizlik olarak ayrılsa da ikisi bir bütündür. İnsan abdest alırken hem bedeni kirlerden temizlenir hem günahlardan arındırır, hem de kalben Allah’a yakınlık verir.
Abdest, gusül yerine göre farz, yerine göre vacib, yerine göre sünnet olan ibadetlerdir.Bunun yanı sıra günlük hayatta beden temizliği, elbise temizliği, evin ,sokağın, suyun temizliği de emredilmiştir.
Efendimiz (sav)- Uykudan uyanınca elleri yıkamayı emreder
- Yemekten önce ve sonra
- Tuvaletten çıkınca
- Herhangi bir iş ve alışverişten sonra
- Dışardan eve gelince
Efendimiz (sav) “Dişlerini temizlemeyenleri” uyarmıştır. Yine Efendimiz (sav)
- Banyo yapmayı
- Temiz elbiselerle sokağa çıkmayı
- Mescitleri temiz tutmayı
- Sokağa çöp atmamayı
“Yoldan eziyet veren şeyi kaldırmak, imanın şubelerinden en sonuncusudur”
Yollara bevletmeyi yasaklamıştır.
Şimdi Müslümanlar ne durumdadır. İnsanlık ise ayrı bir pislik içinde, denizler kirlenmiş, hava kirlenmiş, akarsular bile pislenmiş. Yan yana namaz kılan mü’minler saflarını sık tutmaz, çünkü ter kokusu bayıltır olmuş. Ağız kokusundan dolayı bir mümin diğerinin yüzüne bakarak dinlemiyor. Nereye gitmiş bizim temizlik medeniyetimiz?
İmamı Gazali derki; temizliğin dört derecesi vardır:
Kalbin Allah’dan başka her şeyden arınmış olmasıdır. “Allah de ve onları bırak”( En’am 91) “Lailaheillallah” ın manası kalpten Allah’tan gayrısını kovmaktır. Bu manevi temizliğin en üstün noktasıdır. Sıddıkilerin imanıdır. İman- temizlik ilişkisinin en üstün derecesidir.
Kalbini, hased, riya, kibir, hırs, düşmanlık, kendini beğenmek,vb…kötü sıfatlardan arındırmaktır ki kalb bundan sonra tevazu, kanaat, tevbe, sabır, korku ve ümit gibi güzel sıfatlarla süslenebilsin. Bu da muttakilerin iman derecesidir.
Beden azalarının gıybet, yalan, haram yemek, hiyanet, namahreme bakmak ve bunun gibi günahlardan temizlenmesidir. Böylece azalar itaatle süslenmiş olur. Bu da abidlerin iman derecesidir.
Beden ve elbisenin her türlü necasetten temizlenmesidir. Ancak böyle namazla insan ziynetlenebilir. Bu da bütün Müslümanların iman derecesidir. Demek iman edene temizlik farzdır.
Her ne kadar Gazali temizliği dört mertebeye ayırmış, çoğunlukla da maddi temizlik, manevi temizlik şeklinde ifade edilmesi adet olmuşsa da aslında bunların hepsi bir bütündür. Mesela insan abdest almakla hem bedenini temizler, hem de ondan günah kirleri temizlenir. Hem kalbinden kötü huylar uzaklaşır, hem de kalbi Allah (cc) zikriyle dolar.

ABDEST
Allah (cc) buyuruyor:
“ Ey iman edenler! Namaz için kalktığınızda yüzünüzü yıkayın. Ellerinizi dirseklere kadar yıkayın. Başınızı meshedin ve ayaklarınızı yıkayın.” Maide,6

Abdestin Fazilet ve Hikmetleri
Efendimiz (sav) buyurmuştur ki:
- Ey insanlar! Bir kimsenin evinin önünden bir nehir aksa, insan da bunun içine günde beş defa girip çıksa onda kirden eser kalır mı?

- Hayır! Ya Resulullah! Dedi. İnsanlar.
- “Öyleyse günde beş defa abdest alan bir insanda da günahlardan eser kalmaz.
İnsanı hem maddi kirlerden hem de günahlardan temizleyen abdest namazın şartlarından olmakla beraber farzdır. Çok faziletli bir ibadettir.

Efendimiz (sav) buyuruyor:
“ Bir Müslüman abdest alıp yüzünü yıkadığında yüzüne ait bütün günahları, ellerini ve ayaklarını yıkadığında ellerine ve ayaklarına ait bütün günahları suyun damlalarıyla beraber çıkar gider. Hatta tırnak ve kirpiklerinde günahından eser kalmaz” ( Müslim, Taharet,32; Tirmizi,Taharet)

Mevlana diyor ki:
“Yüzünü yıkamayan, yani abdest alıp da namaz kılmayan cennete girip de huri yüzü göremez”
“Kulluk etmeyen, abdest alıp yüzünü yıkamayan, yalnız lokma arayanın lokması cennet cehennem lokmasıdır.”
Abdest alırken her uzvun yıkanmasında ve meshinde dua için ayrı ayrı eserler varid olmuştur.:
Burnuna verdiğin vakit, Gani olan Allah’tan cennet kokusu iste.Taki o koku seni cennet tarafına çeksin. Çünkü gül kokusu gül bahçesine delil olur.
Taharetlendiğin vakit duan; “ Ya Rabbi beni bundan temizle” olmalıdır.
“İlahi benim elim buraya yetişti, yıkadı; lakin canımı yıkamak hususunda elim acizdir.”
“ İlahi ben derimi hadesten yıkadım sen de bu dostunu dünya kirlerinden temizle! “
“Zahiri necaset su ile gider, fakat Batıni necaset (isyan, günah, sefahat,..) su ile temizlenmez.
Batıni necaset peyda olunca onu gözyaşından başka bir şeyle yıkanması ve temizlenmesi mümkün değildir. ( tevbe, pişmanlık, gözyaşı)
Abdullah Aydın Hoca Nurul İzah tercümesinde abdestin hikmetleri hakkında şöyle der?
Yıkanması emredilen birinci aza yüzdür. Yüzde ağız (dil) burun, kulak, gözler var. Ve günahlar öncelikle bu azalarla işlenir. Gözler harama bakar , kulak haram dinler, dil gıybet eder, yalan söyle, iftira eder, Zihin düşünür, niyet eder vb…. Bunları yıkarken bunlarla işlenen günahlara tevbe edilmelidir.
Kollar niyet edilen günahın işlenmesinde birer alet olarak kullanılır.
Başı meshetme, ( yıkanmayı temsilen) baş insanın yöneticisi olan beyni taşır. Ve beyin de her hayrı ve her şerri bize işleten başı meshetmekle onunla arınmamızı istemektedir.
Ayaklar da günahların işlenmesinde birer alettir ve bu azalar açıkça bulunduğunda çok kirlenirler. Bunları temizlemek, sağlımız için çok önemlidir. Ayrıca bunlarla işlenen günahlardan tövbekar olmakta.


Abdestin Adabı:
· Niyet
· Besmele
· Abdest azalarını üç kere yıkamak
· Misvak, fırça
· Sakalı hilallemek
· El ve Ayak parmaklarının arasını hilallemek
· Parmaktaki yüzüğü oynatmak
· Başın tamamını mesh
· Boynu ve kulakları mesh
· Sıraya riayet, ara vermeden konuşma, gülme olmadan mümkünse kıbleye doğru şehadet getirerek.

Abdesti Bozan Şeyler
· İdrar, dışkı, meni,mezi, kan gibi necaset, yellenmek.
· Ağız dolusu kusmak
· Bayılma şeklinde sarhoşluk, uyku
· Namazda gülme
· Cinsi münasebet
· Aşırı dokunma, şehvet uyanacak kadar ..
· Teyemmüm , su bulunca abdest bozulur

Gusül
“ Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin” (Maide,6)
Guslün Adabı:
Besmele ve dua etmek
Abdest almak ( kulak delikleri, ağız göbek arası iyice yıkanacak…)
Peştamal sarınmak
Az su ile
Ayakların en son yıkanması
Çıkınca nafile 2 rekat namaz kılınması
Su bulunamazsa teyemmüm edilir.
Gusül kime farzdır: Hayız ve nifastan sonra , cünüplükten sonra .

Kadınlara Mahsus Haller
Hayız:
Adet kanaması rahmin iç zarının sıyrılması, dökülmesi, bu sebeple de rahmin kanamasıdır. Bu olay çocuk dünyaya getirmek için doğal, fıtri bir olaydır.
Tarihte adet kanaması yanlış anlaşımlı, kadın pis kabul edilmiştir. İslam bunu açıklığa kavuşturmuş, kadının özellikle, mü’min kadının bu olaydan dolayı pis olamayacağı vurgulanmıştır. Bu konuyla ilgili fıkhi hükümler belirtilmiştir.
Hayızdan meydana gelen kirlilik hali hükmü kirliliktir. Gerçekte kadın temizdir sadece akan kan kirlidir.
Bakara 222 ayetinde; hayız halinin bir hastalık hali olduğu bildirilmiş, cinsi münasebet yasaklanarak kadın hem eziyetten, hem de birçok hastalıklardan korunmuştur.

Hayızın Süresi
En az 3, en çok 10 gündür. İki ibadet arasındaki temizlik günleri 15 gün, bu süreler şaşarsa özür olur. (her vakit için abdest alarak), cinsi münasebette bulunabilirler.

Hayızlı Kadın;
· Hayızlı kadın namaz kılamazsonra da kaza etmez
· Oruç tutmaz , tutamadığı orucu kaza eder
· Mescide giremez (cünüpler de)
· Kuran okuma (cünüpler de)
· Dua maksadıyla sadece zikr ve dua yapar.
· Kur’an’a el süremez
· Kabe’yi tavaf edemez ( Hac günleri sınırlı olduğu için ederse ceza kurbanı keser)
· Temizliğe dikkat etmeli, sık sık yıkanmalıdır.


Nifas
Doğumdan sonraki kanamadır. En uzun süresi 40 gündür. 60 güne kadar uzayabilir. Dinen nifaslı da hayızlı gibidir.
· Kanama bitince en az bir en fazla üç namaz vakti beklenir ve gusül alınır ve kanama olmayan vakitlerindeki namazlarını kaza eder.
· Kesin süresi belli olan beklemeden hemen gusül alır.
· Namaz kılacak kadar vakti olduğu halde vakit namazını kılmamış, vakit çıkmadan adet görmüşse o namazı da kaza eder.
IV. KONU İŞLENİRKEN BAŞVURULABİLECEK BAZI AYETLER
اِنَّا كُلَّ شَىْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
"Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır" (Kamer, 54/49),
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِى الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِى النَّاسِ لِيُذيقَهُمْ بَعْضَ الَّذى عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
“İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Yanlıştan dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır” (Rum, 30/41).
إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
“Şüphesiz Allah tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever" (Bakara, 2/222)
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve –başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacet) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur ) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin.( Teyemmüm edin) Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredersiniz” ( Maide 5-6 )
“ Elbiseni temiz tut” ( Müddesir 74-4 )
“Orada (Mescid-i Kubada) günahlardan ve pisliklerden temzilenmeyi seven adamlar vardır. Allah da böyle çok temizlenenleri sever” ( Tevbe 9-108 )
Konuyla ilgili faydalanılacak bazı ayetler: Enfal 11, Bakara 2/72, 168, 264, 222-Müddesir4. Fatır 10, Maide 5-/87-88, Hucurat 49/12

V. KONU İŞLENİRKEN BAŞVURULABİLECEK BAZI HADİSLER
ﺍﻟﻂﻬﻮﺭ شَطْرُ اﻻيمان
“Temizlik, îmanın yarısıdır”[4] anlamındaki hadisinde beden, elbise, mekan ve gıda temizliğini kastetmiş, temizliğe önem vermeyen kişilerin adeta imanının yarım olacağını vurgulamıştır.
عُرِضَتْ عَلَىَّ أَعْمَالُ أُمَّتِى حَسَنُهَا وَسَيِّئُهَا فَوَجَدْتُ فِى مَحَاسِنِ أَعْمَالِهَا الأَذَى يُمَاطُ عَنِ الطَّرِيقِ وَوَجَدْتُ فِى مَسَاوِى أَعْمَالِهَا النُّخَاعَةَ تَكُونُ فِى الْمَسْجِدِ لاَ تُدْفَنُ.“Ümmetimin iyi ve kötü bü­tün amelleri bana arz edilip gösterildi. İyi amelleri a­ra­sında, yoldan atılmış olan “eza”yı gördüm. Kötü amelleri arasında ise yere gömülmemiş tükürük de var­­dı” [5].
Bu hadiste Hz. Peygamber, çevre temizliği ya da çevrenin kirletilmesi konusunda en ufak bir ayrıntının bile iyilik ya da kötülük olarak hesap gününde karşımıza çıkacağına vurgu yapmaktadır
اتَّقُوا اللَّعَّانَيْنِ قَالُوا وَمَا اللَّعَّانَانِ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ « الَّذِى يَتَخَلَّى فِى طَرِيقِ النَّاسِ أَوْ فِى ظِلِّهِمْ
“Lânet edilen iki şeyden sakının!" buyurdular. Ashab, “Lanet edilen iki şey ne­­dir?” diye sordular. Hz. Peygamber de, “İnsan­la­rın yo­­lu ve gölgelendikleri yeri hela olarak kul­lan­mak­tır” [6] buyurdu.
Günümüzde, insanların dinlenme ve piknik yeri olarak kullandıkları yeşil alan, ormanlık, ağaçlık veya park yerlerine, yiyecek ve piknik atıklarını bıraktıklarını ve bazı yerleri de tuvalet gibi kullanarak kirlettiklerini görünce; Hz. Peygamber’in asırlar önce yaptığı bu uyarının ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz.
وَتُمِيطُ اَﻷذَى عَنِ الطَّرِيقِ صَدَقَةٌ".
“(İnsanlara) eziyet verici bir şeyi yoldan kaldırman sadakadır.”[7] buyurmuştur.
Bu hadiste yapılması istenen “eziyet veren şeylerin giderilmesi” ifadesinin kapsamı gayet geniştir. Yoldaki bir dikenden, evdeki bacadan çıkan kirlere; hayvan gübrelerinden atılan her türlü çöpe; arabanın eksozundan gürültüsüne; bağırarak konuşmadan kavgaya; kötü görünümlü olmadan edebe aykırı giyime kadar, maddi ve manevi hoşa gitmeyen rahatsız eden her şeyi kapsamaktadır.
Hz. Peygamber, kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta veya yavrularının alınmamasını istemiştir. Anneleri gördüğü halde, yuvalarından kuş yavrularını alarak yanına gelen bir kişiye Hz. Peygamber;
ضعهنَّ عنك" فوضعتهنَّ، وأبت أمُّهُنَّ إلا لزومهنَّ
“Onları aldığın yere götürerek annelerinin bıraktığı şekilde (yuvalarına) koy”[8] buyurmuştur. Çünkü yavruları yuvasından alırken anneleri bunu görüyor ve yuvanın üzerinde dönüyordu. Hz. Peygamberin bu emri üzerine yavruları alan kişi, onları geri götürüp yuvalarına koymuştur.
Hz. Peygamber Medîne ve Mekke Çevresini haram bölge ilen etmiştir. Hz. Peygamberin konuya ilişkin hadisleri şu şekildedir:
الْمَدِينَةُ حَرَمٌ ، مِنْ كَذَا إِلَى كَذَا ، لاَ يُقْطَعُ شَجَرُهَا ، وَلاَ يُحْدَثُ فِيهَا حَدَثٌ ، مَنْ أَحْدَثَ حَدَثًا فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلاَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ »
“Medîne, şu­­radan şuraya kadar haremdir. Bu sahanın ağacı kesilmez,burada bida’t çıkarılmaz. Kim bu Medine haremi içinde bida’t ortaya koyarsa, Allah2ın meleklerin ve bütün insanların laneti o kimse üzerine olsun ” [9],
لاَ يُعْضَدُ عِضَاهُهَا ، وَلاَ يُنَفَّرُ صَيْدُهَا ، وَلاَ تَحِلُّ لُقَطَتُهَا إِلاَّ لِمُنْشِدٍ ، وَلاَ يُخْتَلَى خَلاَهَا
“(Mekke’nin) di­ken­­­li ağacı kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, yitik ilan ediciden başkası tarafından alınıp kaldırılamaz, ye­­­şil otu koparılamaz.”[10].
Zira, Kabe’ye Mes­­cidi Haram; Mekke ve Medîne’ye iki ha­­­ram an­la­mında Haremeyn denilmektedir.
Görülüyor ki Peygamberimiz, yeşil alanları korumayı, ağaç dikimini yaygınlaştırmayı İslâmi ve insanî bir görev olarak göstermiş ve bu konuyla ilgili olarak:
إِنْ قَامَتِ السَّاعَةُ وَبِيَدِ أَحَدِكُمْ فَسِيلَةٌ فَإِنِ اسْتَطَاعَ أَنْ لاَ يَقُومَ حَتَّى يَغْرِسَهَا فَلْيَفْعَلْ
“Kıyâmet kopmaya baş­ladığında, birinizin elinde bir ağaç fidanı bu­lunsa, kıyâmet kopmadan onu dikmeye gücü ye­terse, hemen diksin”[11]
مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا ، أَوْ يَزْرَعُ زَرْعًا ، فَيَأْكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ أَوْ إِنْسَانٌ أَوْ بَهِيمَةٌ ، إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ
“Bir Müslüman bir ağaç diker veya bir bitki ekerse, ondan kuş, insan ve­ya hayvan yerse, bu onun için sadaka olur” [12] buyur­muştur.
المسلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
“Müslüman Müslümanın elinden, dilinden güvende olduğu kimsedir”[13] buyurmaktadır. Çevreyi kirleten, doğal zenginlikleri fütursuzca kullanan bir kimse, dolaylı olarak diğer insanlara zarar vermektedir. Dolayısı ile hadiste belirtilen güven sıfatını zedelemektedir.
Hz. Enes (Radıyallahu anh) anlatıyor: “ Allah temizlik olmayan namazı kabul etmez, hıyanetle kazanılan paradan verilen sadakayı da kabul etmez” ( Muslim,Taharet 1,(1,204)
Resulullah (sav) buyurdular ki :” Fıtrat beştir: sünnet olmak, etek tıraşı olmak, bıyığı kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altını yolmak.” (Müslim Taharet 49 (1,22)
Resulullah bir adam gördü, saçları darmadağınıktı. “Bu adam saçlarını düzeltip tertibe sokacak bir şey bulamadı mı? Memnuniyetsizlik izhar etti. Derken o sırada bir diğer adam gördü, bunun da üstü başı kirliydi. Bunun hakkında da “ şu adam elbisesini yıkayacak bir su bulamıyor mu? Diye söylendi.” Ebu Davud, Libas 14 (IV,332)
Resulullah (sav) Yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonraki yıkamalardır.” buyurdular. Ebu Davud Et’ime,12 (IV,136)
“Misvakağzı temizler, Rabbi hoşnud eder” Buhari, Savm 27 (II, 234)

IV. YARARLANILABİLECEK BAZI KAYNAKLAR
1-Necmettin Çepel, Doğa Çevre Ekoloji ve İnsanlığın Ekoloji Sorunları, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1992.
2-Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2002.
3-Kamer, 54/49; Rahman,55/7,8; Mülk, 67/3-4; Hicr, 15/19, 21; Rum, 30/41; Â’raf, 7/11; Müddessir, 74/4; Bakara, 2/222; Enfal, 8/11;Tâha, 20/81; İsrâ, 17/27; Enam, 6/99; Ra’d, 13/4; Mü’minun, 23/19: Kehf, 18/49 ayetlerinin tefsiri.
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları
Diyanet İslam İlmihali
İslam İlmihali (TDV 2Cilt)
Ebu Davut, Libas 25; Buhari Cumu’a 8, Müslim, Tahare 42, Muslim, Taharet 1
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Çelik Temizlik Doğadan Gelir, TDV Yayınları Ankara 1995



[1] Bu vaaz projesi Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Burhan ERKUŞ tarafından hazırlanmıştır.
[2] Necmettin Çepel, Doğa Çevre Ekoloji ve İnsanlığın Ekoloji Sorunları, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1992, s. 38.
[3] Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2002, s.28.
[4] Müslim, Tahare, 1 (I, 203).
[5] Müslim, Mesâcid, 57 (I, 390).
[6] Müslim, Taharet, 68 (I, 226).
[7] Müslim, Zekat, 56 (I, 699).
[8] Ebu Davud, Cenaiz, 1 (III, 469).
[9] Buhârî, Fedâilu’l- Medîne, 1 ( II, 220).
[10] Buhârî, Lukâta, 7 ( II, 94).
[11] Ahmed b. Hambel, III, 191, 184.
[12] Buhârî, Hars ve Muzara’a, 1, (III, 66); Müslim, Musâkât, 2, (II, 1188).
[13] Tirmizî, İman 12, (V, 17); Nesâî, İman 8, (VIII, 104-105).